16.09.2009

sonunda. bi de hep geçermişiz yanından.


özgem. sonunda yazabiliyorum. doğru zamanı bekliyim derken ben sıktım naciye neneyi. eaah demiştir, silmiştir beni defterden.
baya yoğun çalışıyorum. vasıfsız işçiyim hala. bi projem olsa rahatlıycam, ama çıkamadı bir türlü. websitesini fln baştan yarattım. çeviriler yaptım. ne iş olsa yapıyorum. akşamları da bilgisayarı almayınca yanıma, sana yazmaya bi vakit olamadı.
hala evsizim. muratlarda kalıyorum. arada başka kimselerde. hala maaşım kesinleşmediği için adım atamıyorum hem, hem de sürekli fikrim değişiyo.
oda tutiym diyorum, gidip bakıyorum biyerlere, erasmus kafası oluyolar. bana gelmez bu yaştan sonra diyorum.
biriyle eve çıkıyım diyorum, esrayla bi hevesleniyoruz, hatta şaane bir ev buluyoruz, sonra esra vazgeçiyor.
tek başıma çıkıyım diyorum, sadece diyebiliyorum. param yok.
bayramdan sonraya kaldı anlıycaın yerleşik hayat.
yarın tatile cıkıyoruz muratla. izmire gidiyorum iş çıkışı. murat orda ztn. araba ve çadırla kuzey ege: assos, bozcaada, kazdağları, hatta çanakkale.
pek hevesliyim. birsürü fotoğraf çeker, koyarım buraya da.
hayatım boyunca bi araba tatili hayalim vardı, gerçek oluyo hayırlısıyla.
bugün de kadir gecesiymiş, dilekler diliyorum. hepimiz için.
bayram dönüşü burda olcaksın tahminimce, sivil sesler. gül yüzünü görcem. güzel olcak. umarım hava güzel olur, özge karakterleri güneşe daha çok yakışır çünkü.
iyiyim, mutluyum, bazen düşünceliyim. ama hayat doluyum, her anıyla.
güzel anlar var hep. yüzyüze konuşuruz.
esranın doğumgununu kutladık geçenlerde, esra, murat, ben. esra birazcık mutsuz gibiydi. keyfini yerine getirdik, o günden bir fotoğraf koyuyorum, cok güzel bir sokaktaydı yemek yediğimiz yer.
üstelik istiklalin dibindeymiş.
hep görmeden geçermişiz yanından. bisürü şey gibi.
öpüyorum.

4.09.2009

ruhumu havalandırdım, içimden rüzgar geçti:)

bebeem düşünmüşsün zaten vaktım yoktu hiç, hep aklımdaydı yoksa. ama bu süre zarfında boş durmadım. ilk olarak izmirde aileyi toparlamak için didindim bayaa, az da olsa bişeyleri değiştirebildim sanırım. sonra çok acayip bi 2gece 3 gün geçirdim. 44 m.lik kocaman bi yelkenliyle 8 kişi denize açıldık. kaptan yoktu. ekipte yelken yarışlarına falan katılan alaylı bi arkadaş ve emrahın kaptanlık kursuna birlikte gittiği bi arkadaşı ve emrah da işte okullu olarak hazır ve de nazır bulunuyordu. biz de az miçoluk yapmadık ama. zaten yelkenli öyle bişeymiş ki çok nadir sakinliyo. sürekli bi hareket. alesta tremola:) yeni bi söz öbeğiyle daha karşınızdayım.alesta hazır demek, rüzgara ve manevralara göre yelkenin yönünü değiştiriyosun ama yelken büyük rüzgar güçlü bu nedenle çok hızlı olmak gerek ve bayaa güç gerektiriyo.basitçe teknenin iki tarafında makaralara var. kaptan bağırıyo alesta tremolaaa diye:) sonra iki kişi artık kim yakınsa bi makaranın başına iki kişi birine koşuyo. sonra iki gurup da teker teker alestaaa diye bağırıyo sonra kaptan tremolaa diye komut veriyo ve bi grup makaranın halatını serbest bırakırken diğer grup da kendi makaralarındaki halatı çekiyo. yelken olayı bayaa disiplin istiyo aslında mesela akşama doğru bi koya demirliyosun ve geceyi orda geçiriyosun.o süre içinde sabun deterjan kullanamıyosun. bulaşığını ya da elini yıkamak için açılman gerekiyo. deterjan ve sabunda organik vs. tatavalarından bildiğimiz kimyasalları kullanamaıosun. bi de neta diye bişey var. açılmadan önce netaa diye bağırılıyo. neta da düzenli tertipli demek sanırım. herşeyi kaldırıyosun. zaten heryer eşyaların düşüp devrilmemesi için ayarlanmış. fırın ve üstündeki ocak mesela çok komikti:) sallanıyodu bildiğin salıncak gibi yapmışlar. neyse işte neta diyince de gerek eşyalar gerek yelkenlerin zibilyon tane halatı düzenleniyo kaldırılıo falan. tabi bi yerden sonra(ki iki günde nasıl oldu bilmiyorum ama:)alışıyosun. yelkenli yan yatmış sallana sallana giderken düşermiyim eder miyim demeden fosur fosur kenarda köşede uyuduğum da oldu.4 kamarası var ama aşağı inemiyosun resmen çok garip bişey saniyesinde miden bulanıyo. bazılarının bulanmazmış şans işte. ilkönce niye geldim buraya falan dedim bayaa bi, vicdan azabı vs. sonra dedim ki ulan madem geldin tadını çıkar, zaten iki gün sonra yine aynı bokun içindesin. en güzel anı şuydu. koca denizin ortasında rüzgar,çay koyduk sallana sallana içiorum bi de yanıma küçük pensi götürdüm. ruhumun içinden rüzgar geçti resmen yelken direklerine astım havalandırdım ruhumu.fotoğraf ekleyemedim eklerim en yakın zamanda sonra işte şu stgm işleri bayaa bi yordu ama deydi sanırım sana son olarak bi link göndericem bak bakalım:)
http://www.sivilsesler.org/

20.08.2009

festina lente*

Yavrim.
Telefonda kutlamakla olmadi hic. beceremedim.
yanimda olaydin da bi pasta neyim yapaydim sana.
ben de naciye nene'ye start veriyorum. kamil koc'la ankaraya gideriken.

ne guzel oturduk di mi parkta gecen gun.
sadece o 1 saat icin bile soyleyebilirim sunu:
iyiki dogmussun be ozgem.

(*yavaşça acele et.yeni mottomuz ossun mu bebeyim? internetten fotoraf da buldum bak bize hep hatırlatsın deyü.)

5.08.2009

mutlu son yokmuş.

dostum,
cok acaip olaylar olmakta.
işe başladım. iş mükemmel. temiz biyer varmış galiba. ve bir parçası olmaktan cok mutluyum. uzun uzun yüz yüze anlatmak isterim.
arınla sabahları cıkıp, portakal suyu ve simit alıp işe yürüyoruz. sonsuza dek mutlu yaşadılar hikayesi gibi di mi?
hayalim gerçek oldu, ama malesef, hayallerimdeki gibi değil.
uzun uzun anlatmak istiyorum. kısaca şöyle diyim: bi bok yedim ben. ve artık kafam allak bullak. hayatın hic de öngörülebilen, planlanabilen bişey olmadığı, cok garip bişekilde yüzüme vuruldu. cok daha farklı hissediyor ve düşünüyorum.
simdi, arın'a hissettiklerimi anlamaya calısıyorum. o his -herneyse-, üzerine öyle fazla şey örttmüşüz, öyle cok ağırlık koymuşuz ki bi daha kaldırıp bakamayalım diye, şimdi o ağırlıklar ve örtülerle uğrasıyorum. arın cok üzgün. dünyanın en iyi insanına bunu yapıyo olmak rezalet bişey. ama ben o ağırlıkları kaldırmak zorundayım, eğer orası zarar gördüyse cünkü, bi yalanı yaşamaya devam edemem. yani yalan da olsa, yine de devam etmek isterdim, ama artık cok geç.
cok acık yaz(a)mıyorum. yüzyüze konusabilmeyi dilerm. ama sanki buralardan bile anlıycaksın beni.
hayat cok garip özgem.
öpüyorm.

21.07.2009

uykuyla uyanıklık hali

dostum ben de sevindim ritmini bulmana burası da yavaş yavaş baymaya başladı çizim işlerini bitirip izmire dönücem orası da bayacak ama böle böle selameti bulucaz:) ev bulamadık biz daha emrahla. ama olsun herşey bişekilde olur gider diyorum. spor yapıyorum ben de burda bi yandan micheal ende nin bitmeyecek öyküsünü okuyorum.çizim yapıyorum. sündük işte bildiin gibi ama emrahın alerjisi varmış kediye ve alerjik astıma çevirdi noolcak bilmiyoruz. annemler konusunda ben de öyle düşünüyorum. olması gereken oldu sanki. ingilteredeki okula da mail attım dedim kusura bakmayın gelemiycem ama seneye her iki taraf için de koşullar uygun olursa bakarız dedim. onlar da bizle bağlantını koparma, web sitesine bak arada, tekrar görüşücez gibi bi mail attılar.bakalım artık, peşimi bırakmazlarsa komik olucak:) bi de böle bi uykuyla uyanıklık hali gibi geçiyo günler. geçengün bursadaydık bi arkadaşın düğünü vardı. eski aft tayfa herkes falan. bursa ilginç,güzel.yumuşattı bayaa bünyeyi. bugün odtüdeydim spordan sonra ıslak saçlarla dere kenarında oturdum. orda farkettim ana yaz tatili lan diye:) öyle işte bebeğim şimdilik herşey böyle.arada uğrayalım blogumuza yeni gelişmeler olursa haberdar ederim seni. sen de okuduklarından bahset azıcık.

16.07.2009

deniz kum güneş dırdır: bodrum!

yavrm,
okudum mailini ve dehşete düştüm, dile kolay 4 sene. (kırmızıkutu mevzusu)
ayrıca, annen konusunda da cok cok sevindim. tahmin ediyodum böyle olacağını ztn. herşey beklediğinizden cok daha hızlı düzelecek. anneme de birbir anlatıyorum dediklerini. o da mutlu oldu cok.
sen mutluysan bebeym, benim icim rahat.

bodrumda işler yolunda. cok dinginim. şahane bir ritmi var burdaki yaşantımın. her gün kahvaltıdan sonra, cayımı icerken saatlerce gazete okumak, yürümek, anneye ananeye yardım etmek, alper ve kuzenimle ilgilenmek, özenle kahvaltılarını hazırlamak. yüzmek, bol bol kitap okumak. sakince etrafı seyretmek. fotoraf cekmek.

ananem arada sorun cıkarıyor sayılır, annem üzülüyo ona, onları düzenlemeye calısıyorum. herkese ve kendime bol bol vakit ayırıyorum.

tezimi ve başlayacağım işimi düşünüyorum. heycanlanıyorum.
seni de cok cok seviyorum. kukla okuluna da burdan sesleniyorum: pışııık!
euheua. düşün ama yine de.
öperm bebeyüm.

13.07.2009

back to the future

yavrum bugün ankaraya döndüm bi süreliğine işleri halletmeye
burası serin bayaa ev gibi sanki bilmiyorum ilginç bu günle ilgili kısa bi anektod
odtüye giderken merve emrah ben sündükü de alalım dedik alışsın gezsin azıcık diye. evdeki jungle fatihi yurtların önündeki çimlerde yere yapışık halde savanların arasında ilerleyen on titrek gücündeydi
ama sonra yüksek bi ağaca tırmandı ve inemedi iki saat boyunca demir sopalar mı birleştirmedik ucuna çantalar mı bağlamadık neler yaptık inemedi 2 saat boyunca
sonra ben ey kız balık mı aldın da yoksa koca mı aldın kör müyüdü gözlerin oh oh sündükçük onu gecemi aldın diye bağıra bğaıra odtünün delisi gibi şarkıya başladım ve 20 dakkanın sonunda ağacı yarılamıştı:) sonra da emrah ağaca çıkıp ordan aldı ama o 2 buçuk saat boyunca etrafta bir sürü tip vardı ve bi kişi bile yardım etmedi ya da hayrola diye sormadı sonra biri sessizce geldi ve son yarım saat boyunca bize yardım etti inene kadar ve sonradan anladık ki çocuk türk değilmiş.böyle de bi anım var paylaşmak istedim:)
siyabeyb

7.07.2009

izmir sıcağı

dostum adı üstünde dürtme üstüne bi blog bizimkisi
tatildeyiz ve ikimizin de çok dürtülmesine gerenk yok bu aralar
lakin habersiz de kalmamk lazım. bi kaç küçük haber vereyim durumum halim nicedir merak etmeyesin. sitede bissürü sündüz kadar rengarenk yavru kedi var öle ağaçların yeşilliklerin arasında oynuyolar. ben de onlara bu sıcak izmir günlerinde su takviyesi yapıyorum şule teyze uyandırdı tabi mevzuya facebook aktivitelerinde:) onun dışında anneme süfer bi biisklet aldık. ama izmir sıcak çok sıcak ve gasteden okuduğum kadarıyla daha da sıcak olucak(bu gecee) onun dışında ingilteredeki kukla okulundan mail geldi canım ciğerim istersen türkiyede de masterını yapabilirsin elodie gibi gider gelirsin accomodatin da vercez tution feeni de düşürcez deyü:) içimden yemezlerr demek geliyor. bilmiyorum şimdilik dursun bi kenarda bakalım. onun dışında iyi olmaya çalışıyoruz sürekli, işte annemi biraz yoruyo bu sıcaklar onun dışında iyiyiz işte. öperim gıdıdan

27.06.2009

ankara'da huzurlu, işsiz ve güçsüz olmak.

annemle sincan harikalar diyarına bile gittik.
gökyüzü güzeldi fekat:



bi de, arınla da blog açtık kendimize. uzakları yakın etme maksatlı.
ahanda; burda.

25.06.2009

sevgili topaç teyze,
ne olursun beni affet.
gecen hafta sürekli ama sürekli peypır yazdım. gece 5e kadar oturmalı sabah 9da kalkmalı. tabi bolca kafein tüketmeli. cuma herşey bitti. o yüzden cumadan beri kahve icmiyorum. canım kola bile istemeye başladı.
cmt pazar efes one-love'a gittik sevdiceimle. dağıtalım deyü. dayım para göndermişti ordan arına süprüz yaptıydım. cok eelendik, ictik güldük, güzel müzik dinledik.
pzt günü ise uzun zamandır görmediğim arının arkadaşları fekat pek tabii artık benim de yakın arkadaşlarım olan oytun-maral-deniz-akay vs ilen görüştüm. tüm gün takılmak suretiyle kafamı tmmen peypırlardan temizledim.
salı günü ise, esrayla cihangirde oturduk. istanbulu cok sevdik yine. sonra da akşam hazırlanıp otobüse bindim.
ankaraya geldim.
babamlardayım şu an.
evleri efsane olmuş. bgn fotorafını cekebileym diye pil arandım durdum, ama evdeki kalem pillerin hepsinin tek şansı buzdolabı. bi de biz küçükken ısırırdık discman dönemlerinde. acep sende yaparmıydın?
benden havadisler budur.
hava bok gibi ankarada. tüm gün yaamur fırtına. evde göt büyütmeli dinlenmece yapıyorum. huzurluyum.
makalelerimin hepsini sana göndermek istemekteyim.
mailine atacaim birazdan.

dostum msc'ye kabulune öyle sevindim ki anlatamam. bi de aynı benim mülakattaki halim.
başladığım cümleleri bitiremiyodum yüklem ne fln unutmuştum.
ama alışcaz herşeye.
cok cok kutlu olsun bebeym.
annemle konustuk dün, sizden son havadisleri verdim. acaip sevindi adınıza. ev aradığınızı fln da söylediydim. işalla şaane olacaağıdı.
sen şimdi istanbulda olmalısın. yine buluşamadık amma dönüşünde burda olacaim bebeyim.
cok gec kalmayasın.
annenleri mutlu et. ztn sen gittiin anda hemen yüzleri güler. cok öpüyom ben de onları.
mektup tadında sacmasapan bişey oldu ama, biyerden başlamak gerek.
yine yeni yeniden mütiş yaratıcı bloglarımla karşınızda olacaımdır.

webcam kalitesinde de olsa evden bazı fotoraflar koymadan edemedm:



23.06.2009

olan biten:mcs-andrey-ist

topac teyzeyi cok ihmal ettin bebegim. lakin paperlarla bogusmakta oldugunu düsünüyorum bisey demiyorum. ama facebooktaki etkin tavrin da beni düsündürmüyor degil.lakin onun icin de, gercek hayatta ne kadar asosyal, depresif, facebookta o kadar aktif ve cilgin düsturundan yola cikarak cok da ilismiyorum. neyse iste benbi kisa haber edeyim de topac teyze bize cemkirmesin dedim.biraz dünkü mcs mülakatindan bahsedeyim. anacim o kadar heyecanlandim ki anlatamam.allahim dedim bunca zamandir doru düzgün kimseyle konusmadim simdi tanimadigim insanlara kendimi mi anlatacagim yani.nasil olacak bu isler. resmen cümle kuramadim laf salatasi. sorucaklarini düsündügüm cogu seyi sormadilar. ve neden mcs neden master sorusu bomba bi acilis oldu. cünkü cagatay bunu sorarlar dedi ve ben bi cevap bulammaistim doru düzgün. zaten mülakatta da veremedim:) sonra iste uluslararasi iliskilere bi elestiri getir dediler. o kadar postmodernism, konstrucktivism yalan oldu ki ne yalan. kafam durdu. hatta durmadi beynim benden saat üc yönünde bir metre uzakta duruyordu. laf salatasi yaptim.bi tek akilli laf etmis olabilirim. o da akilli oldugundan degil öznesi ve yüklemi olan bi cümle kurabildigimden. ersan hoca bana bi cümleyle governmetality i tanimlar misin dedi. ben de dayanamadim(ondan önce de 3 cümleyle constructivism makalesinde ne anlattigini söyler misin demisti) eee hocam ben burda cümle kuramiyorum siz bana bi cümle diyip duruosunuz dedim. (dedigim gibi beynim saat üc yönünde ve bir metre:) güldüler müdüler bayaa. sonra dedim governmentality, ailecek aksam yemegi yediginiz masada iktidarin da o masada olmasidir dedim. bi o basi sonu olan tek cümlem sanirim. sonra bitti oh deyip arkama yaslandim. ee hadi rahatlamisindir artik falan dediler.valla öle dedim. sonra tam ayaklandim kalktim. rasit hoca, biseyler sordu, sonra ersan hoca falan . biraz öyle bi konustuk. sonra ben cikarken baris hoca gülerek bisey dedi anlamadim öküz gibi nee? dedim yüzümü cemcürtüp.gülerek deehadi rahatla artik falan gibi bisey dedi.onun disinda bi ordan bi burdan bir sürü soru geldi. ama mal gibiydim resmen ya. neyseki sonuc pozitif:) babami aradim. babalar günü hediyen olsun die. adam aglladi ya. allahim nasil kötü oldum. megersem bizim burda yasadigimiz sacma sapan sikintilar onlari düsündügümden kat be kat yoruyomus. cok kötü oldum ya. neyse iste, ben simdi persembe istanbula gidiyorum.cuma da ordayim,belki hafta sonu kalirim ya da kalmam bilemiyorum. ama ordan dogru izmire gecicem. bi bizimkileri toparlama operasyonuna girismem gerekicek sanirim. böle bi mutsuzuk, umutsuzluk halleri gelmis ikisine de.öle iste onun disinda,sündüz mündüz var iste. emrah istanbulda. bu arada bulursan mutlaka oku, Andrey Beliy gercek adi neydi ya boris nikolayevich bilmem ne. petersburg kitabi bu takma adla yazdigi, cok manyak cok acayip bisey, bilirsin dostoyevskiye sartrea olan düskünlügümü, diyorum ki yaninda halt etmisler, o kadar. bambaska bisey. cok acayip bi kafa. gerci kitap 800 sayfa, petersburg sikintilari yaz günü adami gerer belki. ama germeye de bilir. beni germedi. olm mutlaka oku lan. cok acayip bi kafasi var. burdan internetin dehlizlerinden hasbel kader topac teyzenin kollarina düsmüs dimaglara da sesleniyorum. okuyun. andrey beliy petersburg. oha gaz böyle bisey heralde. neyse:) yalarim bebegim arada haber et. elbet birgün bulusacagiz.

19.06.2009

degisik

yavrum söle ki planlar degisti 24ü gibi istanbula gidiyorum pazartesi dönüyorum. 6sina kadar ankara dayim balim.

Iran olaylari ve forward mail sikintisi

dostum bilirsin forward mailden tiksinirim. amma velakin bu seferki sanki cok acayip ,secimlerde benzer seylerin yasandigi bi ülkedesin, hic bisey icin götünü kaldirmiyosun vs vs. amma velakin mailde iletisim olanaklarinin ortadan kalkmasindan bahsedilince, belki bi ise yarar diye bunu yapmaya karar verdim. blogumuzun forward maille ilk ve son bulusmasidir.

From: fatin
To:
Subject: Fwd: tahrandan

Dear friends,
I am sharing with you the e-mail of Hüseyin Laleh who is the responsible of Iranian Art Academy Department of Theatre. Hüseyin knows Turkey very well also. At the same time, he is making his doctorate in Ankara University Faculty of Communication. The things he wrote are considerably serious. As a person who knows Iran, not to stay disinterested to the people who are restrained or likely to be restrained, and to support
their restricted voice a bit, please share this e-mail and whatever that you can do please do more. With love and respect. Fatin kanat.

From: laleh hosein
Date: 14.June.2009 05:24
Subject: from tahran
To: fatin.sudem
Salaam
I don´t know how much you are following the events in Iran, but here a really big movement is existing. In the elections they officially brought out this dishonored Ahmedinejad that they wanted. They darken the votes. I was working in the election campaign of Dear Musevi.The votes of Musevi was 27.650.000. After the results was declared, people flowed into the streets. Yesterday at night, here was like a doomsday. There was a battle between people and the security forces (police)in every single place of the whole city. Dear Musevi was arrested. They blocked the SMS. (WEB)sites are blocked. There is a really incredible and great restrain. Sound of explosions was heard till the morning. When I came to my workplace in the morning, I saw that every where was set on fire.We have notable (amount of)injured (wounded)people.Beginning from this morning, gathering of even two people is forbidden.Military took place in the streets. Fatin, from now on, we become a
country of coup alike your earlier Turkey. A pregnant woman was killed by beating over beating. Nearly 10 youth martyrize (died). All the artists declared this day as mourning matem. Mecidi was arrested yesterday. Milanı, mehrcuyı.Kiarostem and everybody was working with us. Everybody participated in this movement. Today, everybody in Iran will put on black. Please transfer our voice to all the world; from now on we don´t have any possibility. SMSes are blocked and in the evenings our mobiles are also blocked. You know I am the consultant of dear musevi. Yesterday a warning arrived. They cited (asked) (me) to the police (station). If I disappear, this means I am under arrest. You should know. I wrote in an hurry, at any moment there is the probability of the emails becoming closed. Good bye......

----- Original Message -----
From: fatin kanat
To:
Subject: Fwd: tahrandan

Sevgili dostllar,
İran Sanat Akademisi Tiyatro bölüm sorumlusu Hüseyin Laleh'nin mailini
sizlerle paylaşıyorum. Hüseyin Türkiye'yi de iyi tanıyor ve aynı zamanda A.Ü. İletişim Fakültesinde doktora yapmakta.
Yazdıkları oldukça ciddi. İran'ı bilen bir insan olarak, baskı gören, baskı görmesi muhtemel olan insanlara karşı ilgisiz kalmamak ve onların kısılan seslerine bir parça olsun destek olmak için, lütfen bu maili paylaşın ve yapabileceğiniz her ne ise lütfen daha fazlasını yapın. Sevgi ve saygıyla. fatin kanat

---------- Forwarded message ----------
From: laleh
Date: 14.Haz.2009 05:24
Subject: tahrandan
To: fatin.

Selam
Iran olayların ne kadar takıp adıyorsun bilmiyorum ama burada gerçekten bir büyük hareket yaşanıyor. Seçimlerde resmen istedikleri bu şerefsiz Ahmedinejadı çıkardılar. Oyları karıştırdılar. Ben Sayın Musevinin kampanyasında çalışıyordum. Musevinin oyu 27.650.000 di. Sonuçlar ilan olduktan sonra halk sokaklara döküldü. Dun gece burası kıyametti. Bütün şehrin her bir yerinde emniyet güçleriyle halk arasında çatışma vardı. Sayın Musevi tutuklanmış. Sms kapatmışlar. Siteler kapanmış. Gerçekten büyük ve inanılmaz baskı. Sabaha kadar patlama sesleri duyulurdu. Bu sabah iş yerine geldiğimde gördüm her yer ateşe verilmiş. Bayağı yaralımız var. Bu sabahtan itibaren iki kişi bile toplanamaz. Ordu sokaklarda yer almış. Fatin artik bizde sizin eski Türkiye’niz gibi darbe ülkesi olduk. Bir hamile kadını vura vura olmuş. 10 yakın genç şehit olunmuş. Bütün sanatçılar bu günü yas ilam
etmişler. Mecidi dun tutuklanmış. Milanı, mehrcuyı. Kiarostem ve her kes bizimle çalışıyordu. Her kes bu harekete katılmış. Bu gün her kes İran’da siyah giyecek. Lütfen sesimiz bütün dünyaya iletiniz artık bizim hiç bir olanağımız yok. Sms ler kapalı ve aksamları ceplerimiz de kapalı. Biliyorsuın ben sayın musevinin danışmanıyım. Dün bir uyarı gelmiş. Emniyete çağırmışlar. Eğer ortalardan kayıb olursam tutuklanmışımdır. Haberin olsun. Acele acele yazdım her an maılerın kapanma ıhtımalı var. Hoşcsa kal……

15.06.2009

gitmeeeaağğğ

dostum. ben 23ünden 7sine kadar ordayım. ya git erken gel ya da geç git gözünü sevem. soora bi daa ankara yalan. temmuz bodrum. ağustos ve soorası sürekli istanbul.
böhüüeyyi.

ama ama ama

oyy bebeem ne güzel hayaller kurmussun ve ne kadar da sahane olurdu. ama benim 22-23 ünde MCS mülakati var. ondan sonra ben gidiyorum ankarada olmayacagim bi süre.tüh ya ne de güzel olurmus. simdi ama söye bisey var sen de gelsen benle nasil olur. bi kac günlügüne. merve ve özgecanla mervelerin kusadasindaki yazligina gidip söyle bi kafa dinlemece. arada bi denize girip cikar sonra okuruz agaclar atinda. bisiklete bineriz yine okuruz agaclar altinda. ha ne dersin.bence sahane olur.sonra ben ordan izmire gidip aile sadeti yasiycam.cok kalamiycam sonra da dönücem ankaraya. valla süper olur. deniz tüm stresi yorgunlugu pis elektrigi alir bebeem. bu arada bi kac biseyler de yazayim sen bunlari düsünürken:) bizim evin üstündeki park var ya(badana boya isleri icin sule teyzeyi dinlemeyip gittigimiz marketten sonra kahvalti yaptigimiz park:) oraya gidiyorum,bi kitap, bi termos kahve ya da cay, bi de kucuk kirmizi bi kilim aldim o.bi kücük agacim var onun altinda serinlikte güzel zamanlar. gerci benm yasimda kimse olmuyo nerdeyse:) bazen farkina variyorum. sanirim bi yerlerde bi yanlislik yapiyorum. hayat baska yerlerde akiyo. ben baska yerde akiyorum gibi geliyo. ama olsun. bakalim.iste.öyle. pastoral okumalar nereye kadar gidecek diyo insan. bi sekilde hayatin bi yerinden tutma zorunlulugu gelecek.amaan neyse sen bi düsün benim teklifimi.

sabah hayali.


bi de sabah şu hayalle uyandım:
geliorum ya 23ünde. babamda kaldıım zamanlar (ki en cok onlarda kalcam bu sefer)
babamlar cıkarken ben de onlarla cıkcam (işe giderken sizin evin önünden geçiyolar çünkü) size gelcem. tüm gün kitap okuycaz, bisikletle (artık birinden bi bisiklet ayarlarız) yalıncağa gitcez fln.
bazen de sen babamlara gelceksn. yeni eve. orda kitap okuycaz. tüm gün dijitürk izliycez. ondan sonra cıkıp seğmenler parkına tunalıya fln yürüycez.
ama hiç ayrılmıycaz bebeyim.
ahehe.
nası ama?

makale üretim fabrikası. ürün no 1.


madem buraya ne yaptıımızı yazıyoruz.
ilk makalemi yolluyorum efendim.oldukca uyduruk ve kısa.
bi de bazı yazım yanlışı düzeltmeleri yapılmadı henüz.
mailkutunuzda.

9.06.2009

makalele günleri-1.




Dostum, sündüze büyük geçmişler olsun diyorum öncelikle. prezervatiften biberon yapmak oldukca yaratıcı bi fikirmiş, zavallımın onu yemesi de bir o kadar talihsiz olmuş. ben olsam kesin korkuyla veterinere koşar, prezervatif yuttu der, bigüzel rezil olur bissürü de para bayılırdım. oysa soğukkanlılık ve pratik çözümlerle halletmişsin olayı.
İyi hissetmene pek bir sevindim. ben de iyiyim cok bu aralar. biz de iyiyiz hatta. arına 2 aydır maaş vermiyolar, tek sıkıntımız o. kapıya gazı elektriği kesmeye gelen amcaları ustalıkla geçiştirmeyi öörendim. ("abi valla yatırıorum şimdi internetten")
makale dönemi ise oldukca zorlayıcı. 0 konsantrasyon. bi cümle yazıp yarım saat evde dolanıyorum. kütüpaneyi de denedim. olmadı olamadı. yumurtanın göte dayanmasını bekliyoruz acilen.
özgül diye bi arkadaşım var bölümden, dünyanın en profesyonel makale yazıcısı. bizde kalıyo bisüredir. beraber calısmaya calısıorz. evin durumu birinci fotorafta gördüün gbi yani.(arının yanındaki özgül)
şuan dünyada en sevdiim şey salon bitkimiz vardı ya o. baya büyüdü. fotoraf cok dandik tabi, anlayamıyosundur. ama eski fotorafla bi karsılastırırsan belki anlarsın.
her gün yapraklarını siliyorum. bi kac su damlatıyorum her yaprağına. özenle suluyorum. öpüyorum seviyorum. her gün yarım saat ilgileniyo olabilirim. bugünlerde yeni bi yaprak daha cıkarıyo. belki fotoraftan görmen mümkün olabilir.
hayatım bu şekilde anlıycaın. efsane bi conclusion yazmam lazım. makaleyi kurtarması için. ilham gelsin diye bekliyorum saatlerdir. ordan yolla bakiym biraz.
öpüyormbebeyim.

8.06.2009

ilgincsel durumlar

dostum cok zor bi haftayi geride biraktim.ben mi zorlastirdim bilmiyorum.master basvurusu icin tüm belgelerim hazirdi bi tek online basvuru yapip bankaya para yatirip belgeleri teslim edicektim.ama heyhat, online basvuru sifre internet sorunlari bilmemne en fenasi da iki günlük uyksuzluk. neden cünkü sündüz koca bi prezervafiti yedi.evet evet bildiin prezervatif.davul gibi oldu.iki gün boyunca basinda bekledim.sivi yagli süt icirdim, karnini ovdum.gece nefesini dinledim.nefes almiyo sanip uyandirdim su icirdim atesi düssün die ensesini islattim.bunlar olurken neden emrah da yardim etmedi diosun demi. cünkü bi süre görüsmeme karari almistik.bi de üstüne cortlayamamanin sikintisi.öle iste nasil oldu bilmiyorum cuma günü belgeleri teslim ettim,sündüz sicti(arkadan bir efsaneydi efsaneydi sarkisi kendi kendine fon müzigi olarak geldi o derece)bütün yutmus gerizekali.neyse iste ben cortladim emrah o gün gelip güzel bi yemek yapti. bi hafta böyle bitti.(ha bu arada nasil yedi die merak etmissindir.sürekli parmaklarimi emmeye süt bulamayinca da isirmaya basliodu.sabah kulagimi yemeye calisirken bebek kafasi aklima geldi ben de bi prezervatif bulup yikadim ucunu delip biberon yaptim. plan cok iyi isliyordu taa ki... neyse iste öyle. bu arada su görüsmeyelim mezvzusundan bahsedicem biraz.inananmazsin süper bisey yahu. senle konustugumuz seyler.senin hissettigin seyler vs. bi de sürekli bi tartisma saygisizlik hali. sonra buna karar verdik.oohh mis gibi oldu kafamiz.dert yok tasa yok. niye aramadin.niye gelemdin. niye söle yaptin bidi bidisi yok. bunlarin karsi taraftan gelmemesi degil. insanin kendisinin de yapmamasi o kadar sahane ki.herkes kafasina göre takilio. tekrar neseli günlere döndüm yeminlen bacim. atliyorum pisikletime,aliyorum yanima bi termos cay bi de kitap yalincaga gidiyorum. oh doga sessizlik mis:) emrah da geldi sonra falan. göl , möl var oralarda. biz dün kesfettik.sonra aksam bi baktik emrahlarin alman ev arkadasi gece arkadaslariyla göle gidio kamp yapmaya.umut sarikayanin deyimiyle yabancilik böyle bisey heralde.ben 6 yildir burdayim o 6 ay. öle iste anacim. benden havadisle bu kadar. yalarim


31.05.2009

başka bir pazar akşamı.

dostum, yine ihmal ettim topaç teyzeyi.
zaman cok cabuk geciyo. bi de cok mesgulum bu aralar. belgesel film festivaline gazete cıkardık. hatta benim de yazım var :) ahanda burdan bakabilrsin.
dediin müzii de indircem, indiremedim bi türlü.
bi de makale vs dönemi başladı. acaip sıkıştım.
aslında anlatcak ne de çok şey var. bgn sınıfça piknik yaptık. komikti çok. futbol oynadık bisürü. sokak kokuyorum.
gittiim heryerde senin takvimini görüyorum bu aralar ( anadolu kültürde bi masanın üstünde, ferhat hocanın odasında vs.)bana herşey senii hatırlatıyoor.

27.05.2009

huun-hur-tu

hatta isim veriyorum huu-hur-tu

tuva

dostum çizimin heyecanından yazmayı nuttum şu an dinlediğim müziklerle nasıl bi tensel uyum içinde çizimin anlatamam:)
ara dinle mutlaka tuva müziği
işte aradığım müziği buldum

inanmıyorum ya

çok mutlu oldum dostum
ayrıca çizimin hastası oldum
ne güzel kelebekler uçuşuyor yarabbiyim!!!!
ben de cem ve yalvaça referans formlarını verdim dün
ama çizimin karşısında çok dünyevi kalıyo muabbetini yapmak istemiyorum:)
on numara iş çıkarmışın beybi

25.05.2009

2 güzel haber.


1.boyamaya gectik. cok güzel suluboya verdi bana minyatürcü amca. evde yaptığım bi örnek webcam kalitesinde karşınızda.
2. işe alındım! temmuz sonu- ağustos başı 1 aylık deneme sürem başlıyor. bu bi ay için ücret günlük 25tl + yemek.

çok mutluyum!

24.05.2009

gargameller arentler kovalasın seni. onlar ne be!

Dostum, ilaç etkisiyle de olsa: sonunda regl oldum! ne kadar boktan fekat aslında ne kadar da güzel bişeymiş bu.
gönül rahatlığıyla huysuzluk, çikolatalar, duygusal anlar.
hastası oldum yaptıın rozetin, bunca yıllık keçeciyim, bi kere de üşenmeyip öyle ince iş yapmadım valla. neden, çünkü makas kullanamıyorum. maket pıçaa mı kullandın sen bakiym?
çok geyik yapasım var, oysa ki ne önemli gelişmeler oldu hayatımda bi bilsen!
başta şunu söyliyim, benim o haziranda çiftlik planım yalan olur. makaleler cünkü hepten gec bitiyo bu biir, genctur'a yollayacak 50liram bile yok bu da ikii. ama hayırlısı diyelim, ne de olsa spontanlığı seviyoruz. buluruz kendimize bi bağ bahçe elbet.

Eveeet işte büyük haber:

Dostum! iş buldum galiba! yani galiba deil, oldu sanırım!
baştan başlıyorum:
murat varya zaman zaman bahsettiğim, çiftçi olan hani, ona diyip duruodum bana iş lazım deyü, nereleri düşünüosun dediinde işte TESEV, Anadolu Kültür fln olabilr demiştim. O da eski kız arkadaşının Anadolu Kültür'de çalıştığını söylemişti. Neyse bunlar bi karşılaşmışlar, Murat anlatmış beni. kadın da gelsin tanışalım demiş.
Perşembe günü gittim. herkesle tanıştım. çok iyi geçti görüşme. acaip rahattım. güldürdüm bile insanları :) ama işte araşalım konuşalım fln demiştik. sonra kadın murat'a şöyle bi mesaj atmış:
"abla şahane, elimden geleni yapacaım" deyü.
allaaah. o an dünyanın en mutlu insanı oldum tabi.
sonra bana bi çeviri yolladı, işte çok sıkıştık fln diye. şu saatte de hala ayakta onu yapıyorum. ama çevirinin türkçesi olduğu baya bi belli. anadolukültürün önümüzdeki projeleini anlatan bi metin. belli ki ingilizcemi fln da görmek istediler.
bu arada murat sonra anadolu kültür ekibiyle karşılaşmış, başta söylemedi ne konuştuklarını: "güzel güzel" diyip durdu. sonra ısrar ettim,dedi ki herkes cok sevmiş beni, murata teşekür etmişler beni önerdiği için falan. "kesin alcaz" demişler.
ben şey demiştim işte onlara, haziran'ım makalelelerle, temmuz'un büyük bi kısmı da aileyle dolu olcak, ondan sonra başlayabilirim hemen.
işte şu ceviriyi göndericem yarın. heralde bi haftaya ararlar. olmadı sen ara demişlerdi.
sana bildirirm durumu. hem cok güzel yer, güzel insanlar, güzel bi iş.
öyle mutluyum ki!

bu arada hiç görmedim arendt-travelling makalesi. cok da merak ettim doorusu. niye istiyosun bakiym onları. güzel kafanda yine bazı güzel şeyler şekillenmekte sanki.
boktan intention letter'ım birazdan mailbox'ında. ama bi senede cok deiştim. beni ona göre deerlendirmemeni dilerim.

23.05.2009

ehehheheh:) hello kadri



ehehhehe
isletme toplulugunun 2 yil onceki dandik bi aktivitesi sonrasi kantin cikisi cöpte gördügümüz tonlarca rozet vardi ya bebek...hatirlar misin, biz bunlardan bisey yapariz olm diye avuc avuc cebimize atmistik.iki yil sonra bisey yaptim olm icimdeki derya baykal aski bambaska
bi de kece olayina ben de girdim dostum hayirli ugurlu olsun
su ciftlik isinin zamanini bilemedim be anacim.ne etsek ki? ben de calismayi falan dusunuorum ama bilemedim belki bi bi hafta 10gün sen bana direk de suna basvuralim diye bi de birlikte gidebilicez mi?gidersek pasif agresiflikten ilk defa topraga verdigimiz elenktrikle sosyal hayvana dönüsebilir miyiz ki acep?böle bi takim sorularim var. bi de hem haber hem istek.mcs intention letter kasiom.bana seninkini bi yollasana formattan uzak kalmisim 1 yildir. bi de gadamerin isolation as a sympthom of self alienationini ariyorum var midir ki sende.bi de arendtin travellingle ilgili makalelerinden varsa bi fincan arz ediyorum efenim.

15.05.2009

çiftlik planı.

Dostum, benim makaleler 18-20 haziran gibi bitiyor.
misal 22haziran-5temmuz arasında 2 hafta kalmak üzere şu çiftlik meselesine başvuralım mı? uygun mudur sana?
gerçi beni bi iş durumum olabilir, haftaya biyere yazılı başvuru yapcam (TESEV), biyere de tanışmaya gitcem (Anadolu Kültür)
yine de diyorum ki, bu tarihler sana uygun mudur?
Bide şöyle bir durum varki, 5temmuzda dayımlar geliyor, temmuz ayım hep dolu olcak. o yüzdendir aceleye getirmem, toprağa biran önce basma çabam.
50ytl yatırmamız gerekiyo GENCTUR'un hesabına, ama eğer yerleştirilemezsek, 40ytl'yi geri ödüyolar.
3 tane tercih yapmak gerek:
dedetepe'yi bi yazalım derim.
sen de seç bakiyim bi iki tane.

merak ve kedü.

Anam kedi mi aldınız yoksa? çok tatlı ulan?!

14.05.2009

blogumuzun üyeleri cogalmaktaydi



yavrum coko güldüm fotografa cünkü patates ve turp kafalarin tam anlamiyla birebir photoshop sakalarinda vücut bulmus hali:)
birkac haberim var,ingilteredeki kukla okuluna kesin olarak gitmeme karari aldim, nedenlerini tahmin ediyosundur zaten.
ikinci olarak topac teyzemize bir müjdem var, nine oldu kendisi:)
cocuun ismi sündüz,fotograflarda da görüdügü üzre mütemadiyen sünmekte, iki aylik fotograflarini yolluyorum. blogumuzu hello kitty kivamina getirmeden issalla:) kahrolsun kedi yavrulu forward mailler

10.05.2009

güneşli pazarlar!

dostum günlerdir oturacaım yanıbaşına topaç teyzenin, bi kısmet olmadı.
şahane günler geçiriyorum, maşşallah ve nazar değmesinler korusun.
ankaradan döndüğümden beri üzerimize mutluluk tohumları serpilmiş gibi. senin için de öyle olduğunu umud ediyorum.
şöyle ki:
salı günü, hıdrellez kutladık ahırkapı'da. ateşler yakıldı, davullar, zurnalar, inanılmaz bir kalabalık. herkes kurtlarını dökmekte. çok eğlendik. gerçek bir festivaldi. her türlü insan, çoğu çingene kıyafetleri giymiş artisliğine, acaip bir barış ve mutluluk havası.
bu arada salı günü psikiyatriste gittim, ilginçtir ki bir önceki topaç teyze başlığımız olan prozac yazdı, ben de dedim ki yok bende var bundan almıyım. kesinlikle kullanmayı düşünmüyorum. "peah" hatta :)
çarşamba günü, büyük bir hevesle ve değerini anlayarak psikologa gittim, güzel güzel sohbetler ettik, birşeyleri değiştirdiğimi farkettim yeniden.
perşembe günü, ecnebi bi arkadaşımız var burada, pilatese yazılmak istiyomuş, ben de dedim benim yogaya gittiğim yerde pilates de var, şahane, seni de götüriyim. ("arkadaşını getiren kazanıyor" kampanyası var orda, çok çakalım yani aslında) onunla pilatese girdik, sonra benim yoga çıkışı rütin yürüyüşümü gerçekleştirdik, maçka parkında teleferiğe bindik, çocuklar gibi şendi. ondan sonra derslerime girip eve döndüm.
cuma günü, arınla güzel bir bahcede simitli kahvaltıdan sonra, muratla buluştuk, cihangirde başka bir güzel bahçede oturduktan sonra, cihangir sokaklarına daldık, dolandık. sonra ben ayrılıp doktora gittim- regl olamadığımdan kelli, kadın doğum- türlü testlerin ardından (daha bişey belli değil: "önce sana bi adet gördürelim") murat'ın ney atölyesine gittim. murat'ın ustasının bahcesinde dünyanın en güzel güvercinleri var, bembeyazlar, paçalılar, alacalılar. onlarla oynadık. hepsinin isimleri var: "bak bu asuman, bu da kocası aslan, 3 aydır çocukları olmuyo, ben sülümandan şüpeleniyorum, asumanın gönlünün çalmış olabilir". sonra murat ney çaldı, usta kanun.
sonra taksime gittik, arını aldık, güzel bir yemek ardından tünelde birer içki, ve sonra ev.
cumartesi günü, önce evi temizledik, arının ana-babası geliyor korkusuyla - sonra gelmediler-. sonra ben yogaya gittim. ardından çıktım, beşiktaşa yürüdüm sakince.
bi tane meditasyon durumu vardı anlatmış mıydım? (bir mail geldi bana, 6 haftalık bir budist meditasyon kursu, indirim için bana mail atın yazıyordu, ben de mail atmıştım, öğrenciyim elimden her iş gelir baabında, adam da tmm çay fln yaparsın ücretsiz gel dediydi) işte bu adamın kursuna gittim. adam her haliyle tam bir budist. ne eksik, ne fazla. ne dünyayı kurtaracağız- uzaylı olacağız tribinde, ne de manyakca cümleler kuruyor. cok basit, samimi ve doğal. türkçesi pek iyi değil, ama kıbrıs türküymüş esasında, londra'da doğanlardan.
benden başka insanlar vardı kursa katılan, ama herkesin bir işi çıktı, kimse gelmedi. 2miz sohbet edip meditasyon yaptık. çok güzeldi. bazen zorladı, bazen konsantrasyonumu kaybettim vs
ama biyandan da gerçekten "dinlendiğimi" hissettim. haftaya arın da gelicek heralde, adam o da bedavadan gelebilir dedi.
sonra arınla buluştuk. evde yemek yapalım diye küçük bir alışveriş yaptıktan sonra, "etsiz çiğ köfte" yazan bir tükkana girip, dürüm çiğ köfteyle karnımızı doyurduk. hehe.
ve bugün:
evden çıktık, karaköyde kahvaltı ettik. ardından galata köprüsünde altımızdan geçen gemilere el sallayarak eminönüne yürüdük. tam da topaç teyzenin yapacağı şekilde ("bi fide daha ver, 15 olsun") pazarlık yaparak çiçekler aldık evimize:
bi tane salon bitkisi tabir edilebilcek (altta fotoğrafını gördüğün) cinsten bir bitki, bir tane fesleğen, bir tane nane, bir tane çilek, 2 tane küçük ve beyaz saksı çiçeği aldık.
sonra otobüse atlayıp eve döndük.
çiçeklerimizi saksıya diktik, kaktüslere bakım yaptık, sonra hepsini özenle ön balkonumuza yerleştirdik. balkonu birazcık da süsledik. (keçeden bir tarafı gülenyüz bir tarafı da barış işareti olan bişey yaptım, astık. güleryüz genelde bize dönük duruyor, barış da sokağa.) altta balkonumuzun yeni halinin çok kötü bir fotoğrafını görmektesin. (fotoraf makinamız bozulduğu için webcamle çektim fotoğrafları.)

sonra mükemmel bir yemek yapıp yedik, adını da "3 renkli biberli, soya kıymalı, soya soslu çin usulu pirinç makarnası" koyduk. biraz uzun bir isim olduğunu farkettik. malesef fotoğrafı yok, bilgisayarla çekmeyi denedim, olmamış.
şimdi de gün tüm sakinliğiyle devam etmekte.
aa bir de webcamin programının manyakca özellikleri var, katıla katıla gülesin diye bir örnek koyuyorum buraya:
güneşli pazarlar bebeyim.

7.05.2009

prozac team -ek.

auheuh dostum, iyisin. listeye eklemek istediklerim:
1. arkadaşlarını ekip otlamaya dönen 2 inek
2. güneş gözlükleri ve siyah paltolarıyla soba yakan gizemli "abiler"
3. çemçük olmayan patates kafa fotorafları cekme cabaları
4. terkedilmiş evi keşfetmeye çıkarken kafamıza yağmaya başlayan dolu.
5. göle giderken karizmayı kapıya asmak ve turuncu coraplar.
6. sanat fotoğrafları.

6.05.2009

prozac team

simdi söle bi fikir geldi aklima
kafasi atan bu baslia baksin,bence ise yarayabilir. o hafta sonu hatirlanir,unutumaz, hayat ne güzel vapurlar falan denir.not:listeye tabi ki de tarafinizdan eklemeler yapilabilir efenim.
-yesil mavi genislik
-yumusak hava,esinti
-bulutlu havada sadece karsi tepeye vuran günes
-odun sobasi
-sag taraftaki yesil tepede otlayan siyah noktalar,hepsi kendi halinde, hepsi genislikte
-hamile inek, ve mesai bitimi evlerine giden is arkadaslari
-göl havasi,iste bu, hafiflik kafasi
-mükellef dag menüsü:
kuzinede patatesler,patlicanlar,mantarlar,biberler
odun atesinde demlenmis cay ve arzuya göre hasta bünyeler icin,adacayi,ihlamur,limon kabugu,kusburnu,tarcindan olusan bitki cayi
aksam icin yine odun atesinde elma, portakal,cilek ve tarcinla harmanlanmis sicak sarap, buhariyla efsunlanmis iki dingin kafa,yalnizlik,sessizlik, konusmak,dusunmeden konusmak, konudan konuya ziplamak, disarida yagan yagmur, karanligin uzaktan gelen sesleri,dertler,tasalar,uzaktan bakmalar,naciye nene, nasil yapmali?:),multilingualism.
-havanin aci bir türk kahvesine icin verdigi izin
-emrahin taracada saksafon calmaya ikna oldugu an baslayan ezan
-patetes kafaardan,turp kafalara uzanan fotograf skalasi:)
devamini getiriniz bebeem

3.05.2009

ömürlük haftasonu.

kafası hala düşmemişti dostum. şahaneyiz.

30.04.2009

topac teyzeden de beter:naciye nene



fotolar pek güzel degil.lakin idare ediver. canli halini görürsün nasil olsa.
bi de iki gündür cok acaip rüyalar görüyorum.bu geceki cok acaipti. yokus,arnavut kaldirim, karanlik bi sokakta hava karanlik film cekiyolar.filmde yokus asagi iki devasa zurafa kosuyolar.bi süre sonra bakisim yukardan oluyo. ve zurafallar kanatlarini kuyruklarini bi aciyo.o an ayiyorum ki zürafallarin atasi ejderhalarmis ve evrim zincirinin kayip hakasini buluyorum.acaip mutlu oluyorum.sonra bunlari yokusun altinda taramai tüfeklerle agir cekim vuruyolar. o kadar kanli ve o kadar agir cekim ki.önce ilki sonra ikincisi devasa yikiliyorlar agir cekim. ve ben bi yandan aman allahim bi film icin simdi gercekten ölüyo mu bunlar diyorum. ve artik o film ne anlatsa yalandir yanlistir diyorum.cok acaipti cok.

29.04.2009

yeni arkadaşım anti depresyan.




sevgili topaç teyze,
uzun süredir vakit ayıramadım sana. kusura bakma. meşguldüm diycem ama, pek de meşgul olmam ya ben, neyse.
Şu an sana bir otobüsün rahat koltuğundan yazıyorum. Artık şehirlerarası otobüslerde bile internete girilebiliyor, teyzeciğim. Dünya çok değişti.
Yolculuk Ankara'ya. yanına geliyorum. 1 Mayıs'ı tatil ettiler teyzeciğim, ama benim gibi aktivist olamamış gençler işte böyle tatillerden faydalanıp annelerinin kucağına koşuyor.
Oi va Voi dinliyorum yeniden. Pek güzel.
Benden pek haber yok sanırım. En son Cuma yazmışım sana, cmt İhsan Oktay Anar Sempozyumuna katıldım. Söyleşilerden Ezel Akay'ın konuşması güzeldi. Baya akıllı ve iyi bi adammış meğersem. Fakat dışarıda sergiler, resimler, minik heykeller fln vardı. İhsan'ın hayali Osmanlısında gibiydik. Güzeldi çok.
Pazar ve pzt günleri de tatil havasında mutlu mesut geçti. Fekat Salı gecesinden itibaren -çünkü salı günü psikolog'a gitmiştim ve toz kaldırmıştık yeniden- depresif mod tekrar ortaya çıktı. Ankara'da görüşürz, uzunca anlatırım, fakat belki de konuşmak istemem, o yüzden, şöyle söyliyim:
geçen hafta psikolog, ben seninle hep gündelik hayatındaki sorunları es geçip onların kaynağına inmek için çalıştım, fakat sanırm bu sana iyi gelmedi, (çünkü beynimdeki tilkiler ve bunun hayatıma yansımaları aynen devam ediyor) sanıyorum başka şekilde ilerlemeliyiz dedi ve okulun çok iyi bir psikiyatristi olduğunu ondan randevu almamı salık verdi. Ben bunun üzerine düşündüm de düşündüm, kendi kendime sorunlarımı sadece sorun gibi görüp üzerine davranışcı bişekilde gidip, çözerim dedim. randevu almadım.
fakat gördüm ki pek de olmadı. Dün gidince de kadın "randevu almamışsın, gerekli olduğunu düşünmesem yönlendirmezdim" dedi ve randevumu aldı.
Kafam karışık, ama sanırım deneyeceğim. Çünkü çikolataya, sigaraya, içkiye bile aynı muamele yapıyoruz, bi bakmakta yarar var.
Çünkü biraz psikanalitik ilerliyoruz, ve seanslardan sonra iyce canım sıkılıyo, boktan oluyorum, ve buyzden de seanslardan da kaçmaya başladım son dönemde.
neyse işte, bu da böyle bişey.
iyi gelebilir belki de. ilişkimi bile bok etmeye, melek gibi olan sevgilimi bile sinirli bir insan haline getirmey başladım. kendi kendime verdiğim sözler, umutlar, yerine getiremediğmi sürece 2kat umutsuzluk olarak bana geri dönüyor. (mehter marşının 1 ileri 2 gerisi gibi düşün)
bi deneyelim bakalım.
uzun uzun konuşmayı diliyorum geldiğimde. ama yine bisürü koşturma olcak gibi bi his.
annemle belki bi gün çamlıya kaçarız dedik. o zmn belki sen de gelirsin?

bu arada şu dedetepe çiftliği vardı ya, buna başvuralım mı?
yüzyüze buluştuumuzda tarihimizi de belirleriz.
bu arada vaktiiz olursa masal kitabevine de gidermiyiz?
bi de hastası oldum o oyunun. cok acaipmiş.
bi de benim de dombili olmama ramak var.
mayısta rejime başlıyorum :)
burdan rejm takvimi de yapalım da tam olsun.
blog'umuzun rengini de pembe yaparız.

virvirvirdirdirdir

bebeem cok ihmal ediyorsun topac teyzeyi ha annem
valla susturamiyorum tüm gün seni cekistirip duruyo. vididvdidi hallerde.hatirlar misin yöneticinin karisi teyzenin balkon nöbetlerini
ve hic gerceklemeyen 202/5 projemizin agir cekim iiiiyyiiiiiii güünnnleeeeeerrrrr sahnelerini:)

26.04.2009

habersel


dear topac teyze
gelismeleri ilgiyle izlemekteyim.her ne kadar galeri ve sanat müzesi ortamlarina karsi pek bi ön yargili olsam da yine de güzel seyler cikar insanin gözü gönlü acilir. hatta fotolardan benim de acilmis bulunmakta.o cift de pek bi güzel insanlarmis.cok sansisiniz sayin bagyan.ve hatta benim yazacaklarima da buradan bi gecis saglamaktalar.(beginner in grammer:)gecenlerde bizim sari kiz ezgiyle yavuklusu geldiler.pek bi sevdim oglani böle naif güze bi adam.onun arkadaslariyla tanistik. dil tarihte biri tiyatro okouyo 13yildir biri de siyaset biliminde bi cift. onlar da benim gibi doguda calismislar.ordan biriktirdikleri parayla da bi sahaf acmislar ve asil garip yani tüm bi sahaf nerdeyse sadece kendi kitaplarindan olusmakta.aglaya aglaya kitaplari nasil dizdiklerini anlattilar. acaip iyi kitaplar var tam bizim kafa.adini da vereyim reklam olsun, masal kitapevi.tunalida.bi de adam olan kukla yapiyomus.tam biz bu muabbetleri yaparken bir baktik ki metroda kukla sergisi ve gösterileri var. lakin
ahsap cercevenin odtüdeki iki oyununu saymazsak. ikidir kukla gösterisi diye,binimum kuklaya angarali namik,turgut vs. vs. de göbek attirip cifte telli oynattiriyor bu insanlar kuklaya.neden allahim neden biri bana aciklasin bunun nedenini.neyse iste öyle.bi ikinci haberim ise stg mnin istanbulda bi festivali olucak sivil ses ler diye. festivalin cizim ve tasarimlarini da benden istediler. sana deneme cizimini gönderiyorum.simdi kuklaya dönücem ve aslinda en fazla bir saatlik isi kalmasina ragmen haftalardir bitiremedigim kuklayi bitirmeye calisicam.bu arada acaip bi olusumun haberini vericem ama tereddütlerdeyim acep onu sen mi haber verdin bana diye. eger sen verdiysen canimiz saolsun vermediysen al bak. ilginc bi fon.ilgincligi de acaba bizi hayallerimize biraz daha yaklastiracak bisey mi ki sorusunu getirmesi. bi de su ekoköylere basvurdun mu basvuruo muyuz nedir bi beni bilgilendir anacim.
http://www.gefsgp.net/v1/ linki budur.ben de artistik bi sekilde bu dan link vermek istedim lakin beceremedim. bi de son bi haber, odtü tiyatro festivali basladi, dun acaip bi oyuna gittik.o neydi lan öyle diyo insan ama icindeyken degil bitince. cunku oyunu üc asamada izliyosun. ilki kil oluosun napio abi bunlar diosun icinden.icsel homurdanmalar.sonra hasktir naapio bunlar ya yok artik diosun ki bu icsel soklanmalar. sonra da bi sok dalgasiyla bitio ve sen bittikten sonra naapti bunlar nooldu ya diosun.cok ilginc.oyun itu oyuncularinin. mimarligin arka tarafinda agaclarin arasinda karanlikta fenerle oynadilar genis bi aanda.izleyicilerden de sürekli nerde atraksiyon varsa kendilerini izlemelerini takip etmelerini istediler.cok acaipti.en sonunda öyle bi icine giriosun ki izlemiosun artik sok geciriyosun.cunku senin de bastigin topragin altinda cesetler var. cok acaipti ya.resmen tiyatroya bi izleyici olarak bakisimi degistirdi. istanbulda oynarlar daha kacirmayin derim ben. adi da simdiki zamanin rivayeti. cocuklar kendileri yazmislar. ve tabi ki klasik fuaye cemkirgenleri yok efendim biz kameramiyiz, naaptiniz siz simdi, grotevskiden mi etkilendiniz,birsürü oyunculuk bicimi vardi birini secin vs.vs. ben de her zamanki pasif agresif tutumla konusucaim yere yeter ulaann diyip ciktim söylesiden sonra birsürü cikolata yedim:) dombili olmaya az kaldi:) siiyudarling

25.04.2009

istanbul'da sanat'ın nabzını tuttuk.



!fzine atolyesinde tanısıp da kaynaştığımız toprak adlı arkadaşımla bgün tüm gün sergi gezdik. Önce kabataş'da deniz kenarında çay-tost kahvaltısıyla başladık. Sonra da başladık "san'at azizim" turuna. etkilendiklerimden biri üstte. Bi de aynı yerde Bir sanatçının Replikas'ın son albümünü dinleyip, şarkılardan esinlenerek yaptığı heykellerin sergisi vardı. baya güzeldi o da. Bi de arkasokaklarda bir apartmanın içinde galeri, ve çok güzel yapmışlardı. Bi galeride çalışmanın ne kadar güzel bişey olduğunu o an farkettim.




Diğer etkilendiğim sergi de Pera Müzesi'nde Akira Kurosawa'nın storyboardlarının olduğu sergiydi. Adam kafasında gördüklerini anlatabilmek icin cizmiş, ama ne çizim. Özenle boyamış, özenle çizmiş tüm ayrıntıları. Baya güzeldi.

Sonra da bi teras katında bira içip sohbet ettik. 2 birayla hemen kafam iyi olmuştu.
Bu da böyle güzel bir gün.

Dün de nisimasanın kısafilm gösterimi vardı. 2 genç yönetmenin. esranın arkadaşları. sevgililer; kız türkiyeden, oğlan fransa. beraber film yapıyolar. çok tatlı insanlardı. ve sinema anlayışları gerçekten gözlerimi yaşarttı.
Geziyolar, gittikleri yerde insanlarla tanışıyolar ve onların üzerine senaryolarını yazıyolar. ve kesinlikle profesyonel oyuncularla çalışmıyolar, oyunculara senaryonun hepsini anlatmıyolar, o sahnede ne varsa onu anlatıp, kendi cümlelerini kurdukları anı bekliyolar. Filmleri de güzel, ama ardındaki hikayeleri çok daha etkileyici. Bu anlayışları yüzünden, dünyaya, çevrelerindeki her detaya bakışları da çok şahaneydi.

Güzel yaşamlar, güzel filmler/resimler/heykeller.
Üzerlerine güzel düşünceler ve bazı hevesler.
Durmamalı. Hayat ona hep böyle bakmayı bilince güzel.
Bunu kaybetmeyelim bebeym.

22.04.2009

budama çapalama ve link verebilmenin dayanılmaz keyfi




Ekolojik TaTuTa Ziyaretçisi Olmak İsteyenler İçin Adımlar
1.İnternet ya da basılı güncel rehber edinerek, kılavuz ve çiftlik bilgi bölümlerini inceler.
2.Soruları ve almak istediği bilgileri Buğday Derneği'nin çözüm ortağı olan çiftlik rezervasyonlarını yapan GENÇTUR’dan internet, faks, mektup, telefon yoluyla ya da bizzat gelerek edindikten sonra, ziyaret etmek istediği çiftlikleri hangi tarihlerde ziyaret edeceği ve bu çiftliklerde "gönüllü" veya "konuk" olma konusunda kararını verir.
3.GENÇTUR’u 0-212-244 62 30 nolu telefondan arayarak söz konusu çiftliğin seçtiği dönemde uygun olup olmadığını öğrenir. Uygun ise rezervasyon katılım ücretini ödeyerek rezervasyon yapar; değilse GENÇTUR ilgilisinin yardımını da alarak başka bir çiftlik seçebilir
4.Rezervasyon tarihlerinde çiftlikte olacak şekilde, çiftliğe varış ve ayrılışı ile ilgili detayları çiftçi aile ile de görüşerek seyahatini programlar ve gerçekleştirir.
5.Ziyaret süresince talepleri, önerileri, yorumları ile ilgili çiftçi aile ile iletişim kurabileceği gibi Buğday Derneği'ne ve GENÇTUR’a da başvurarak bilgi verebilir, destek alabilir.
6."Gönüllü" ziyaretçiler verecekleri iş gücü, bilgi veya tecrübe desteği, "konuk" ziyaretçiler ise çiftliğe yapacakları mali destek ile ilgili doğrudan ev sahibi aile ile ilişkiye geçer ve onlara karşı sorumludur.
7.TaTuTa, Buğday Derneği’nin tescilli markası ve özgün model projesidir. TaTuTa ziyaretçilerine Buğday Derneği’nin Türkiye’nin kırsal toplumu için ürettiği projelerine devam edebilmesi için üye olarak karar mekanizmalarında yer almalarını öneririz.

Bak bu da Gençtur sitesi.

inceleyelim iyice, bi ciftlik secip başvuralı. 50 tl'de ücreti varmış. ya da sallıyalım murat'ın çiftliğine gidelm. ama o zmn cok fazla çalışmayız. bence adam gibi iş yapmalı.
Bi de haziran ortası sana uygun mu?
Cünkü temmuzda dayımlar geliyo fln. Austosta heralde kabakta calısırm.
hazirandan okullar biter kacarız. olur mu? (olur olur bal gibi olur- tomas referansı)

3 tane beğenelim. formumuzu dolduralım. not da düşelim "arkadaşım olmadan gitmem" diye. Bi de ben diyorum ki bunların bazıları çok turistik. Öyle o kadar artis biyer olmasın seçtiğimiz. ama şurası da güzelmiş bak. Bu da bu mekanın internet sitesi hatta.
(Link vermeyi öğrendim ve de bokunu çıkardım tam o an.)

Ama galiba en çok burayı beğendim.

Sen de seç beğen bebeyim.

not: senin takvimini verdiin pastoral vadi 12 ay boyunca calıscak gönüllü arıyo galiba.

21.04.2009

sohbetten afyonlanmış kadınlar.



I'm back!
Bu uzun aradan dolayı özür dileyerek başlıyorum öncelikle. Kendimden de özür diliyorum, çünkü şimdi bissürü şey var anlatcak ve nerden başlıycaımı bilemiyorum.
Film festivaliyle geçti günlerim, bissürü film gördüm (genelde türk filmlerine gittim) sonra filmler hkkına konuşmalar, ardından selebriti dolu kokteyller. bissürü gözlem, bissürü düşünce, bissürü beslenme. (kafa beslenmesi)
ardından pazar günü esrayla aşiyan'da (2.köprü altı, rumeli hisarının orda şahane bi yer) deniz kenarında 3 saatlik sohbet dolu mukemmel bir kahvaltı ve sonrasında 2 saatlik ortaköye yürüyüş.arasokaklara, sevimli dükkanlara, yemyeşil parklara dalarak. bissürü şey konuştuk, bissürü şey açıldı, tipik kadınların koyu sohbetleri. bi arkadaşıyla bu kafaya şöyle derlermiş esralar:
"sohbetten afyonlanmış kadınlar"
çok doğru diil mi?
böyle saatlerce öyle bir konuşursun ki, nerede olduğunu unutursun, sadece arkadaşın focus'ta dır, diğer her taraf blur. tam da öyleydi.
sonra ortaköyde filtre kahve ve tatlı icin otururken, ben kafamdaki daha önce hic kelimelere dökülmemiş bulut halindeki tez konum hakkında konuşmaya başladım. ilk dönem kafamda olan konu değişmekteydi, çünkü gitgide o umutlu halimi geride bırakıyordum, dolayısıyla tezim daha felsefi ve karanlık yerlere doğru ilerliyordu. uzun uzun yüzyüze anlatacağım, fakat kafamda şöyle kelimeler vardı:
"can sıkıntısı", "zaman", "şehir ve şehir zamanı", "genişlik", "boşluk", "koşuşturma" ve "yavaşlama"
Esraya anlatırken bulutum birazdık daha şekillendi, dallandı, beyin kıvrımlarımda karıncalanmalar arttı.

Şöyle birşey, ki sana da çok tanıdık gelecek şimdi:
Eskiden, modernite öncesi, dinin veya cemaatinin zamanını yaşıyordu insanlar. kapitalizm zamanı boş zaman ve çalışma zamanı olarak bölmemişti.(leisure time; çalışma zamanının ödülü olarak yaratılmış, bu yüzden de hiç bir zaman "boş" değil", tüketilmesi gereken bir zaman) Dolayısıyla,herhalde eskiden bişey yapmadığımız zaman, tüketemediğimiz zaman, of npsak napsak diye bu şekilde canımız sıkılmazdı. başka türlü bir can sıkıntısı vardı belki de.
Şimdiyse, özellikle şehir için, bir çok zaman var, ve mesela istanbul için "zaman" çok hızlı. Mesela geçen gün servisle okula giderken, dolapderede kampüsünde durdu servis, bi adam, taksime gider mi dedi (taksimden geliyorduk biz oysaki ve dolapdere taksime 5 dk) şöfor amca karşıdan binceksin dedi. adam ama bu sonra taksime dönmiycek mi dedi. şöfor amca da ohoo bu daha santrale gidicek, "zaman o kadar değersiz mi yahu?" dedi.
O an bir ışık daha yandı bende, yani zaten bu aralar hep yanıyo. mesela galata köprüsünden geçiyordum, düşündüm: bu insanlar burda tüm gün balık tutuyor, ne acaip. bi gün tüm gün burda durup baksam ya diye.
Kısacası, kendimden de yola cıkarak, şöyle bir durum var: şehrin cok hızlı bir zamanı var (ama aslında tek bir zamanı yok) , ve bu zamana ayak uyduramadığın zaman bir krize giriyosun ve bundan kurtulmanın yolu da, ya sisteme ayak uyduracaksın, ya da "kendi zamanını yaratacaksın"
galata köprüsünde tüm gün balık tutmak gibi, saatlerce yürümek gibi, minyatür yapmak gibi,koleksiyon yapmak gbi, kitap yazmak gibi. (orhan pamuk'un bir kitap için 6 sene müze gezmesi gibi), köyde domatesini toplama hayali kurduğun bir emeklilik hayali gibi, slow cities/ slow food hareketleri gibi, fotoğraf çekmek gibi, çifçilik yapmak gibi, yoga yapmk gibi.
ve şehirde, işte böyle kendi zamanının yaratmış ve dolayısıyl benim içinde umut gördüğüm bazı pratikler mevcut. bunları aramak tezimin case kısmı olabilir diye düşnüyorum. bilmiorm anlatabiliyormuyum güzelce, ama cok heycanlıyım.
Bu işin time bölümü, sonra biraz daha düşününce, mekansal olarak da, düşünmeye başladım. landscape'in, geniş planların üzerimizde etkisi (yine kendimden doğru). denize bakmanın. deniz: sakin, kocaman gökyüzü; hareketsiz. dolayısıyla yavaşlıyoruz. ama şehirde binaların arasından görebildiğin 3 metrelik gökyüzü, ve diğer heryerdeki hareketin üzerimizdeki yavaşlamamızı engelleyen hissiyatı. yani boşluk üzerine düşünmek, yani konu şuna evriliverdi: "time and space"
devasa bir literatürü mevcut konunun. ve yaşamımız için ne kadar kilit olduğunu farkediyorum. sen bunu cok iyi anlıycaksın, ama umarım iyi anlatabilmişimdir. tam da "içimden" bir konu hem, hem de bi yanıyla umutlu da. çok felsefi, ama bir o kadar da gündelik hayatın içinden. fiyakalı terimlerle diil de, gündelik hayat üzerinden bir tez olabilir.
çok merak ediyorum fikirlerini. sürekli düşünüorum.
bu arada 3 saattir nişantaşında bir kafede kova kadar bir kupadan kahvemi içerek oturuyorum. pek güzel hava. yogaya gelmiştim. yoga öyle iyi geliyo ki, pilates fln yalan. hatırlıyorum tekrar. pek mutluyum.
pastoral vadi konusu; olabilir bana uyar. bu arada kültürelden tarım yapan bi arkadaşım var, izmirin bi köyünde kocaman bir arazisi var, evi var. o çağırıyo, ona söylemiştim seni, çok seversin ztn hem mekanı hem murat'ı. oraya da gidebilirz.
bi de şöyle bir durum var, iki hafta önceki küçük bunalımım zamanı, başka hayat alternatifleri üzerine adım atmaya çalışırken, kabaktaki tüm mekanlara mail attım, beni yanınıza alın diye, biri geri döndü, gel tabi dedi. yazın bir ay, tek başıma, oraya gidip çalışacaım. çok iyi gelceini hissediorum. arın da tam destek. görüyo ztn artık bu ihtiyacın benm icin elzemliğini.
neyse, yaza var daha, düşünürüz. bi de arının çalışmaya başladığı yerden bir iş teklifimsi bişey aldım ya da almak üzereyim. halkla ilişkiler, şimdi daha artis bişekilde söyleyelim: pr.
bakalım. çok heveslenmiorum şimdllik, her an yalan olabilr.
doğu'nun oynuna gidemediğim için çok üzülüyorum, herkes cok iyi olduğunu söylüyor, buna da bir o kadar seviniyorum. belki mayısta tekrar oynıycakmış, o zmn kesin giderim.
margoyla görüşemedik. belki başka zamana.
özgürlük günlerinin hastası oldum bu arada. içim kıpır kıpır oldu. ne güzel yahu odtü :) yeni sosyal hareketler adlı dersime örnek göstereceğim.

aa bi de son olarak, bi icraat planımız daha var, onu da hemen anlatayım, bilgisayarın şarjı bitmek üzre. bu da esrayla geliştirdiğimiz bir fikir: çevremizde sevdiğimiz anlaştığımız ama farklı yerlerden arkadaşlarımızla bir okuma grubu oluşturmak. esra ben, arın, belki arının arkadaşları akay ve deniz, gezi arkadaşım serkan, bilgi sinemadan ezgi vs vs. ilk kitabımız da ihsan oktay anar'ın "suskunlar" ı olabilir diye düşündük. haftada bir düzenli buluşup kitap üzerine konuşmalar, beyin gıdıklamaları. şimdi çevremize soruyoruz. güzel di mi?
bu arada az önce iki tane ortayaşın biraz üstü kadın yanıma geldi, "biz size bayıldık, oturuşunuz, konsantrasyonunuz (çalıştığımı sanmışlar, yanımda notlar fln var çünkü, halbuki blog yazıyorum), hep böyle kalın" diyip gittiler.
bi işaret gibiydi :)
pilim bitmek üzere.
susuyorum.
özledim seni pekçok.
(kadınlardan biri tekrar geldi, tasarımcıymış, sergi davetiyesini vercekmiş bana :) )
genişlik hissiyatlı fotoğraf cok beendiim bir fotorafçıya ait, gir bak fotoraflarına:

http://www.tiptak.com/users/index.php?urlusers=mertsahbaz

19.04.2009

dayan, geliyorum :)

dostum buradayım, uzun uzun yazacaim birazdan. (önce şu bulaşıkları bi hallediyim :) ) festival kafasındayım günlerdir, hic bakamadm internete. fotorafının da yazdıklarının da hastasyım.
bekle beni bebeym.

ciftlik takvimi


ÇİFTLİK TAKVİMİ

AY
ÇİFTLİK İŞLERİ

Ocak
Ağaç budama, fidan, tohum, sebze (sarımsak vs.) dikimi, tarla hazırlıkları, atla sürüm, turunç reçeli yapımı.

Şubat
Ağaç budama, fidan, tohum, sebze (sarımsak vs.) dikimi, tarla hazırlıkları, atla sürüm, peysaj bitkilerinin dikimi, arpa ekimi.

Mart
Valencia portakalı hasadı, yeşil gübreleme, kışlık soğan dikimi, yazlık sebze tohumlarının fidelenmesi, kurutmak için papatya toplanması, kuzu otlatma, limon hasadı.

Nisan
Sebze ekilecek tarla sürümü, gübreleme, tarhların sebzelere göre ayırımı, fidelikten tarlaya yazlık sebze fidelerinin dikimi (şaşırma yapılması), bazı ağaçların aşılanması, bakla bezelye ve enginar toplama, çilek çapalama, enginar, bezelye ve bakla konservesi yapımı.

Mayıs
Ağaç ve sebzeleri sulamaya başlama, arıkların açılması, çapalama, sebzelere gübre şerbeti verilmesi, gelincik şurubu yapımı, erik ve kapari toplama, kapari salamurası yapımı.

Haziran
Tarladaki yabani otlarla mücadele, çapalama, yazlık sebzede erken olanların hasadı, koyun kırkma, tatlı sorgun ekimi, erkenci şeftali hasadı, çilek hasadı, kapari toplama ve salamura yapımı.

Temmuz
Yazlık sebze hasadı, sulama, yabani otlarla mücadele, erişte yapımı, bulgur yapımı, çlek reçeli yapımı, mısır ekimi.

Ağustos
Kışlık tohumların fideliğe ekilmesi, her hafta yazlık sebze ve meyve ağacı sulama, yazlık sebze hasatı, erişte yapımı, sebze ve meyve kurutma, salça yapımı, sebze konserveleri yapımı, mısır inciri toplama ve marmelat yapımı.

Eylül
Kışlık sebzeler ( lahana, pırasa, fiğ, bakla vs..) için tarla sürümü, kışlık sebzelerin ekimi, tarhana yapımı, salça yapımı, turşu yapımı, sebze konserveleri yapımı.

Ekim
Nar hasadı, Nar şarabı yapımı, tarladaki yazlık sebze yerlerinin sürülmesi, yabani ot mücadelesi, zeytin toplama, zeytin sıkılması, zeytinyağı yapımı, sofralık zeytin hazırlanması, bağbozumu, üzüm şarabı yapımı

Kasım
Gübreleme, ayva toplama, ayva şarabı ve reçeli yapımı, tarla sürümü, sabun yapımı.

Aralık
Gübreleme, ayva toplama, ayva şarabı ve reçeli yapımı, tarla sürümü.


bebeem bi bak bakalim pastoral vadi ekolojik yasam ciftligi
ciftlik takvimi de ne de güzel söylemeymis degil mi a dostlar:) ben diyorum ki gidip isleri bi ögrenmek lazim. sonra da alternatif yasam kosullari ustunde dusunmek ve bis ekilde icraata gecmek lazim.

18.04.2009

irrasyonel çağrışımlar,eski dostlar eski dostlar


dostum sesin soluun çıkmıo acep ne oldu.ama sınav dönemi falan herhalde.margo kankam geldi mi. bisiklet yarışları başladı da bitiyor. gözlerim hep margonun böreklerini arıyor(ehuehuehuehe) yavrum kuklanın her şeyi bitti lakin elbisesi belimi büktü resmen.ahaa..yazın habercisi balkon sefalatrının vazgeçilmezi, akorodeoncumuz geldi şuan:) oha koca adam olmuş küçücük veletti yahu.
oha adam evlenmiş yanında karısıyla bebek arabası var. yani şimdi evlenmiş diyerekten ben tabi toplumsal bi baskının dili olmak da istemem bittabi efenim. birlikte yaşıyor da olabilirler. ya da böle söyleyince de... aman neyse ayrı evlerde de yaşama ikhtimali olan bir çift olmuşlar sanırım. eahh neyse bebeem öle işte resmen dört mevsimi yaşadığımız bir yılın daha sonuna gelmekte ve başladığımız yerden pek de farklı bi yerde olmadığımızı görmekteyiz.akordeoncu bile evrim geçirmiş.mitoz bölünmüş.niye bileyse. eveett serbest çağrışımla irrasyonel saçmalamalarımızdan biriymiş ama bu yahu. zaten şuan açık pencereden ağaçların kokusuyla birlikte güneş gözüme gözüme girmekte ekranda insaniyet namına hiç bir şey görememkteyim. son bir haberi,m ise 3 yıldan sonra ikinci defa mssf ye gittim dün akşam. vallahi dün gibi geldi ya. o koca gümüş rengi bilyelerle oynayan beyazlar içindeki beyaz saçlı daş teyzeyle amcayı görünce aklımız çıkmıştı hatırlıyo musun:) doğunun bitirme oyununa gittik.Brecht'in Schweyk'i . bayaa iyiydi kerata.çok bi sevindim. diodum bu çocuk mahvedecek kendini amma velakin azbuçuk o ittirmiş az buçuk şans(biliosundur belki bölümü bi sene kısalmış:) bi kaç olmamış ufak tefek şeyle beraber. ben diorum ki bu çocuk olacak.hem de bayaa iyi olucak. neyse işte oyunculardan bi kaçı da bayaa iyiydi. bi de böle komik dou enstantaneleri vardı. misal hitler daha da gelmem rusyaya dedi. ki bu oyunun içinde öyle cuk oturmuştu ki bayağı komedi tadı hiç mi hiç vermiodu. aman neyse işte.
bi de, hayat bigisi:o toplarla oynanan oyunun adi bocce ymis hatta "Bocce, Bowling ve Dart Federasyonu" bie varmis türkiyede.

15.04.2009

özgürlük günleri(genel)

ankaraya döndüm haller yine ayni haller. kuklaya devam, ünalin dersine devam. sen napion bebeem? bi de buralardan haberler vereyim, duymussundur belki odtüde özgürlük günleri diye bi etkinlikler silsilesi var. gecenlerde jandarma olaylari oldu ya onlara binaen. bayaa ilginc. fizik cimlerinde, grup ütopya die bi grup bayaa amfili mamfili bi konser verdi gecen onu dinledik. iyilerdi bayaa. bangir bangir kurtce sarkilar. bi de kurtce turkce karisik bi jazz parcalari vardi. bayaa ilgincti. fizik cimlerinde yine seminerler, kurtce dersleri... yapi tolulugu fizik cimlerinin hemen dibine bi duvar orduler.baski duvari diye.kac günlerdir yikilmadi. böle jandarma ogrenci catismasi komedisi falan yapmislar ben izleyemedim. ama bayaa iyiymis. baris günlerinden daha ortalikta hersey. ve daha cok hani eski zamanlarin festivalleri panayirlari gibi bi hava. otoriteyle dalga gecen ve bi yandan da aslinda tirstirmasi gereken. zekice bi komedi eylemi.bunalr güze seyler.

12.04.2009

ulan! kafanı sevdiim!

oyle güzel yazmışsın ki odul olarak sana bu linki gönderiyordum:
http://www.ahsapcerceve.com/
(hala adam gibi link veremiyordum bir de)

evde oturan ölür sözü benim için geçerliliğini korurken,
güneşi gördüğüm her an iyiyim. kolay diil değişmek, yine görüyorum bunu.
okula adapte olamadım bu dönem, yine bu dünyada yerim neresi sorunsallarına takılıyorum evde oturdukca.
annemin arkadaşı astrolojik bitakım açıklamalarda bulundu, beni hiç görmeden/bilmeden:
"bişeylerle uğraşması gerekiyor, enerji biriktikçe bi yere yöneltmedikce kendini didikliyor."

bak onu iyi didin, dedim ben de.
evdeki nesra'dan kaçmalı bi dönem.
hayalimdeki alternatif yaşam tarzı varya hani, onu denemeden rahata ermiycem galiba.
uzun uzun yazmıyorum, anladın hemen, biliyorum.
bu konudaki fikrini de merak ediyorum.

9.04.2009

izmir kafası+anne kafası=tam bi bebek kafası

heryer yemyeşil,her bi köşeden yol kenarından yemyeşil otlar bitmiş. "bu sene iyi yağmur oldu tabi". bir de sabah denize bakınca anlıyoruz ki "hava bugün biraz serincene olucak". babamın diktiği zeytin ağaçları "dolu dolu tomurcuklu tomurcuklular, iki bidon zeytin yaptık bu sene çok güzel oldu". "cok kızıyorum bu kemeraltı esnafına artık". ver anne bi falına bakayım."ay çocukcağız fincanları bekliyor ama".kızlarağası hanının avlusundaki "çınar kaç yıllık acaba"..... sessizlik, yumuşacık rüzgar, sarı turuncuya çalan bi ışık, yavaş hareket eden insanlar, gülümseyen sakin sesler.....ohbe..... huzur

5.04.2009

pazar/bahar kafası.


kuklanın ayaklarını ve belaltını secebiliyorum! fakat daha ziyadesiyle fotoğraftaki bazı ayrıntılar beni eski günlerime götürdü: nivea nemlendirici krem, kalem kutusu, turuncu fosforlu kalem ve c vitamini. ve tabiiki üzerinde nice insan suretleri bulunduran - özellikle felsefeciler- masanın ta kendisi.
ağaçlar hakkaten hep 2 nisanda mı cicek acarmış? küresel ısınmayı fln da dinlemezlermiymiş? oha ne mükemmel. ama kesin biraz sıkıntıya da giriyolardır, henüz 2 nisanı getirememiş bazı ağaçlara da rastlıyorum buralarda.
margo icin burda olmaman kötü oldu. daha da kötüsü, film festivali varya burda, güzel animasyon uzun filmler vardı, hangilerine götürürüm seni, onları bile işaretlemiştim. (yoksa izmirden sonra buraya gel mi demeye çalışıyor bu.) neyse artık, başka zamanaymış :P
perşembeden bu yana neler yaptım, hemen bağlıyorum:
cuma günü arınbeyler adapazarına gittiler. gece 10'da dersten çıktım, sınıftan bazı kişiler birinin evinde geceye devam ediceklerdi, evi de yakındı evsahibesinin, takıldm peşlerine. pek güzeldi ev, dubleks. şaraplar alınmış, kenarlarına peçeteler bağlandı, peynirler kesildi, çerezler güzel tabaklarda servis edildi. bi sure orada sosyalleşmeye çalışıp, sonra sınıftaki en yakın arkadaşım olan "genç sivil" hayriyi kaptığım gibi eve döndüm. milk'i izledik sonra 4bucuğa kadar siyaset tartşıp uyuya kaldık. "genç siviller" atitudunu biraz problemli buluyorum, bunlar üzerine tartıştık da tartıştık. en son bebek kafası olduk, şöyle bi tavuk suyuna çorba hikayesi anlatıp kapattı geceyi:
deniz kıyısında bi adam, dalgalar yüzünden kıyıya vurmuş denizyıldızlarını denize geri atmaktaymış. başka bir adam yanına yanaşıp, tüm sahili kaplamış deniz yıldızlarını gösterip; "niye uğraşıyosun ki, hepsini kurtarman mümkün değil, hiç bişe değiştiremezsin." demiş. diğer adam bir deniz yıldızını eline alıp, denize fırlatmış, ve:
"bak, onun için ne çok şey değişti." demiş.
gecenin 5inde umut verici ve güzel gelmişti. mutlu bir şekilde uykuya daldım.
cumartesi günü, erkenden nisimasa toplantısı vardı, ardından pilatese gittim, deliler gibi terledim, sonra eve geldim sunum hazırlamam lazım diye, ama evde yalnız olma sıkıntısı baş gösterdi, hiçbişey yapmadan oturup durdum. saçmasapan geçti cmt günü. çok iyi hissediyorum, bisürü şeyi aştığmı hissediyorum, ama evde yalnızken bişey yapamama/konsantre olamama devam ediyomuş, e yavaş yavaş tabi.
bugün serkanla "pazar gezileri" rituelimizi devam ettirmek üzere, 11bucukta taksimde buluştuk. karaköyde börek-çay kahvaltısı edip, karşıya, kadıköye geçtik. başladık yürümeye. kadıköy-moda-modasahili-kalamış-fenerbahçe-caddebostan hattını yürüdük. pek güzel yerler. çok yaşanası, tam sayfiye yeri. toplam 3 saat fln yürüdük.(bacak kaslarım geri dönüyoruz dercesine ağrıyorlar şu an) sonra caddebostan sahile oturduk. caddebostan sahil baya güzel biyer, deniz cok sakindi, insanlar yürüyüş yapıp, bisiklete biniyor, piknikler yapıyorlardı. arın da adapazarından oraya geldi, biz de bira içip, küçük çaplı bi piknik yapıp, çimlerde yattık. çok güzeldi. tatil günüydü tam. sonra da eve döndük. bi güzel uyumuşum. şimdi uyandım, sunum hazırladım birazcık. ahanda burdayım şimdi. benden de i love bahar kafası.
burası da moda sahili işte:

bahar kafası



ha bir de yavrucm. buralara da tabi bahar geldi. bizim evin arka tarafında küçük bi kulübe var. dört mevsim fotoğraflarından bahar olanı ekliyorum. böle baktıkça ne biliim sanki orda bi haydi yaşıyormuşçasına sevinmekteyim. bir de ikinci foto da kulübenin az ötesinde bahar hazırlıkları yapan haydinin dedesi. lakin o amcayı gördüğümdeki asıl hissiyatım; ilkokul iki hayat bilgisi kitabındaki evin önüne yanaşmış kömür kamyonu, bahar temizliğini aksatılamaz bir görev bilinciyle yapan ev ahalisi bir de belki sana anlatmış olduum olağan bi ilkokul salaklığım.(hatırlatma:hani bi gün derste dalıp gitmiştim her zamanki gibi ve hoca bana seslenmişti ben de soruyu moruyu duymadan ayağa kalkıp tahtada yazılı gördüğüm ilk şeyi okumaya başladım zira kendileri kış sebzeleri falan gibi bişeydi,ayakta kereviiiz karnıbahar domatees bibeer patlıcan diyorum hocanın şaşkın bakışları arasında. sonra hoca çocuum otursana diyo şok geçirmiş kadıncaız, bu sefer oturduğum yerden devam ediyorum. ıspanak pırasa vs. :) tabi sonuçta ortada soru falan yok dalıp gitmişim dersi dinle diyor kadıncaız,böle de bi anım var paylaşmak istedim:) neyse işte ikinci fotodaki amcayı görünce tüm bunlar zincirleme anı tamlaması şeklinde geldi güzel de oldu. bir de çernişevski nin nasıl yapmalı? diye bir adet kitabı, asıl adı ne yapmalı? ama sansür vs. ad değiştirilmek zorunda kalınmış türkçe tercüme de bi süre sonra. on numara şahane yani çok acaip şeyler anlatmıyo ya da süper bi dili yok(gerçi çeviri kitapta bunu ne kadar anlayabilirsin zaar) ama çok da süper bi yandan. yani çok kafa adam, komik, çemkiriyo bi yandan, bi kadın karakteri var dostoyevskinin manyak adamlarına benziyo:) öle yaşasaymış ne güzel bi arkadaş olurmuş dediim dostoyevskiye çernişevskiyi de ekleyip on numara bi kombo oluşturmak istemekteyim bi de yanlarına sartre geldi miydi. daha ne olsun.hıı bi de nasıl yapmalı daki deli teyze gelsin, time and space şenlensin:) hadin öperim gıdıdan. bu arada 2 nisan ağaçların çiçek açma günüymüş. vallahi o gün içinde hepsi pıtladı. çok ilginç şeyler bunlar.I love bahar kafası.