29.03.2009

yok



yavrum yazacak birseyim yok seni dinliyorum. hergün bakiyorum ben blogumuza lakin hakkatten yazicak biseyim yok. tamam bi dusuneyim ne yazabilirim icraatsal.
linux`un photoshop u diyebilecegimiz guzide program gimpten sonra simdiki hedefim linuxun premiere i diyebilecegimiz sahane isimli program cinerella:) kurstan ayrilacagim sanirim,cunku yavas yavas bana gelmeye basladilar.aniamsyon hocasi cizgime karisiyor gecen gun yaptigim bi cizimin ustunden murekkeple gecti.cok sinirlendim ama zannettim hani oldugu gibi gecicek.megersem tum cizgileri duzeltmis. bi de demez mi senin cizgilerini duzeltmek icin o kadar kalin cizgiler cekmek zorunda kaldim anca toparlandi. asil buyuk nedeni, bilip bilmeden sacma sapan, yazarlar, yonetmenler hakkinda atip tutuyordu ama dostoyevski ye karamsar ve propagandaci demesi bardagi tasiran son damla oldu.al iste yazinca resentmenttan cemkirmeden baska bisey cikmiyo. onun disinda yazarlar konusundaki muafazakar kafami kirip hazzetmedigim puskin i okuyorum, sanirim o kadar da katlanilmaz degil. bu arada yarvum kalaydin bi gun daha görüsürdük ne güzel.bi yerde bulusup bi kahve falan mi icsek naapsak?neyse ariyim birazdan seni.

topacteyzenin ihmali + genişlikte gitmek 2.

nerelerdesin yine?
ben ankaraya geldim sabah. yarın akşam dönüyorum geri. annemdeyim. bilgisayar aldık bana. komik ve sevimli. yarın da oy vereceim. kime vereceimi bilmemekteyim ama. sonra babamları göreceim. ev almışlar sonunda. ona bakacaız. gece de geri dönmek
annemin astrolojik bi arkadaşı yalnızca doğum tarihimi ve saatimi öğrenip hayatımı anlattı az önce. bişeyler birikiyomuş sürekli, bunlarla üretmeliymişim b, yoksa kendime dönüp kendimi didik didik ediyomuşum. vay anasını dedim.
cok güzel bi yolculuk geçirdim bu sabah. tam güneş doğarken, boluyu gecince uyandım. hic kar görememiştim bu sene. her taraf karlıydı. fotoraf makinası vardı yanımda. facebook'a da bi kac tane koydum, bakarsın. çok hissiyatlı geliolar bana. bilmem beenirmisin. bir numune:


revolutionary road adlı filmi izledik geçen gün. nasıl etkilendim anlatamam. biçok yerde kendimi gördüm. tavsiye ederim. ama biraz moralleri bozmaktaydı.

ses ver artık be kadın.

25.03.2009

life is movement, movement is life.

Dostum,
döndüm evime. bissuru sey var anlatcak. nerden baslasam bilemiyorum. yüzyüze daha çok anlatırm, şöyle bir özet:
guzel gecti, tabii bisuru sey yapamadım, bisuru yer goremedm. ama kafam rahattı, tekrar gelirm dedim, keyfini cıkarmayı denedim.
sıkıcı bi toplantıydı tabi, sabahtan aksama hep aynı odada, konus dur. ama nisimasa neymis gormus oldum, tum finans meseleleriyle, kararlarıyla, guzel/kötü projeleriyle. bikac projeyi oldukca beğendim. bazılarıyla ilgili fikirler geldi aklıma. bikaçına dahil olurum gibi.
cok kucuk bi sehirdeydi toplantı, şehrin bi ucundan bi ucuna 15 dakikada yuruosun. ama garip bisekilde cok zengin. sarapları ve yemekleriyle ünlü. gastronomik kafalar. ama makarna yemekten baygınlık geldi. ve tabi rezil avrupa kahvaltıları. sekerli sekerli.
en güzel yanı, hava çok güzeldi. sürekli güneş vardı. çok mutlu oldum. buraya da gelse bahar.

toplantı bitince esrayla torinoya gittik.torino mütiş biyer. nehri var. nehir kenarında kocaman parkları. parklarda bisuru genç. top oynayanlar, içen/takılanlar, gitar çalanlar, top çevirenler. torinoda yaşayan arkadaşlarımız vardı, onlarla oturduk. çok güzel bi arkadaşlıkları var. çok etkilendim. acaip solcular. sürekli kafa yoruyolar. baya güzel bi hayat. onlar ve torino sayesinde italya şöyle bir resim çizdi kafamda (ki bu resim çok hatalı çünkü acaip faşist bi çok ülke aslında) güneş, bob dylan arka fon müziği, yeşillik, 68i hatırlatan gençlik, karlı dağlar, genişlik hissi. "başka bir dünya mümkün" hissiyatı yani.

torinoda hakkaten yaşanır. mükemmel bi sinema müzesi var. torinonun en güzel binasını sinema müzesi yapmışlar. gittiğim gün kapalıydı malesef. belki de bu yüzden, herkes sinemayla çok ilgili. şehre ve insanlara çok şey kazandırmış.

sonra, milanoya geçtim. oraya yakın lecco adlı şehirde, arının bi arkadaşında kaldım. orada bi üniversite var, türkiyeden bisürü insan master'a oraya gidiyo. herkes türk ve odtüden nerdeyse. göl var, çok güzel biyer. acaip sakin. göl kenarında yürümek, bisiklete binmek, çok şahanedir kesin. bir de alpler görünüyo. dağlar var hep arka fonda, çok garip bi his veriyo.

kaldığım evdeki herkes türk ve mühendisti. çok kibar ve iyi insanlardı. odtüdeki mühendislik hayatlarından cok farkı yoktu sanırm, bu açıdan neye niyet neye kısmet diye üzüldüm. bir de, öyle şeylerle karşılaşmış olacaklar ki, baya politiklerdi. faşizm, ayrımcılık vs düşmüyordu dillerinden. garip bi kırılma yaşanmış. bi yandan milliyetciliğin tehlikesini farketmişler, bence kürtlere ermenilere yapılanlar zalimce diyebiliyolar, ama biyandan da işte, "ilk uçan insan türktü" diyip gururlanıyorlar ya da milli maç sonrasında bayraklarla sokaklara çıkıyolar. ilginçti onları dinlemek.
Sonra da, döndüm evime. sevdiceime kavuştum. özlemişim çok. ama hemen yine gitme düşünceleri başladı tabi. çok güzeldi çünkü, böyle çok heycanlıydım, "ilk kez" bişeyler yapabiliyo, görebiliyo olduğum için çok şanslı hissettim. "şimdiye kadar yediğim en güzel dondurmayı yedim" gibi şeyler diyebildiğim için ne kadar şanslı olduğumu gördüm. ve hepimiz için daha böyle, bir suru şey var yapılcak. doktora planlarıyla döndüm. arınla beraber, dünyanın bir ucuna (yeni zelanda, avusturalya hatta amerika bile olabilr) başvurma hayalleri kurdum. arına söyleyince beklediğim tepkiyi alamadım tabi. moralim bozuluverdi hemen. ama herkes aynı rüyayı görmek zorunda diil. bişekilde çözüm bulunur. daha burdayız.
evime gelince, burdaki hayatıma ne kadar hoyrat davrandığımı tekrar gördüm. çiçekleri sulamayı unutmuştum aceleden, arın da sulamamış, kızdım ona tabi, ama asıl kendime kızdım. ölmek üzere bitanesi. özensiz davranıyomuşum kendime olduğu gibi evdeki ve çevredeki birsürü şeye de.
italyada dünyanın en enerjik insanı, evde yine kolunu kaldıramaz hale geldi. yorgunum da tabi normal ama, aslında üşeniyorum. bi de hava yine karanlık bugün.
lütfen biri beni durdursun artık.
birazdan okula gideceim. okulda neler olmus bi bakalm. haftaya baya zor bi sunumum var. ayrıca bu haftasonuna kadar mutlaka pilatese ve minyatürcü amcaya gitmeliym.
oy vermeye gelemeyeceim gibi görünüyo, sunum yüzünden. boktan bi durum. kime verceksin oyunu sen?
5nisanda iksv'de çalışmaya başlıyorum. adamlarla konuşmaya çalışcam, ama yoksa gönüllü çalışcam el mahkum. yine de çalışmak güzeldir inancım devam etmekte.
nisanın hayatımda bir dönüm noktası olmasını diliyorum. uzaktan burdaki hayatıma bakıp, herşeyi çok net görüp, kararlar alıp, sonra burda onları uygulamamaktan yoruldum artık. güneş benim için çok iyi bi ilaç. güneş ve hareketle bu işi çözeriz gibi.
dürt beni bebeyim.

17.03.2009

kolajjj(öztürk serengile en berbat cagrisimli saygilarimla)

yavrum haklisin biraz ihmal ettim seni. lakin yazicak biseyim yoktu. en son iste yapicagim afisin bulut kolajini bitirdim. onun disinda ankarada sürekli kar yagmakta ama cok ilginc sanirim 5 yildir falan hic bole kar görmemistim ben. yani kisa süreli yagiyo. ama cok yogun ve kar taneleri kocaman. aksam eve dönerken böle kendimi kar kürelerinden birinin icinde hissettim. düm diger insanlarla birlikte. sanki kocaman biseyin parcasiymisim gibi.

16.03.2009

yollara düşmek!


Dostum, nerelerdesin?
ben yarın yolcuyum.
bin türlü kriz ardından, gidiyorum!
yazmaya calisirim, ama hep bakarim senden haber almak icin.
seni cok seviyorum bebeym,
beni habersiz ko'ma.

13.03.2009

i hate bureaucracy! (kelimeyi yazarken bile.)



Dostum, bebek kafasını bi sabitleyebilsek ztn. ama iste, o gün dünya durcak heralde. dürtüyorum seni. cok dağılma istiyorum. ama buradan gördüğüm kadariyla, iyi gidiyosun gayet. biraz cizimlerini fln koy buraya yahu. bi de animasyon biseyler yaptiysan onlari da yuklesen ya biyerlere.
Bugün sabahın köründe konsolosluğa gittim. girerken italyan güvenlik amcaya selam verdim. gülerek sıramı bekledim. sonra sıram geldi, kadın eksik evraklarımı aldı. pazartesi tekrar gel dedi. heyn, hönk, ama, salı, uçak, geç kalmak vs yapmayın etmeyin dememe kalmadi, kapattı dosyayı. peki biletimi alıyım mı dedim? alma bekle dedi. son dakikanın böylesi. salı sabahı ucak kalkıyo yahu. burokrasiye kufrettm. yine iste, "ne kadar planlarsan planla, son dakka insanısın son dakka!" hikayesi. eah dedim. gozlerim fln bi doldu tabi. kaptırdım asagi deniz kenarina yurudum. karakoyde kahvaltı edip gazete okudum. sonra tunelle istiklale cıktım. sahane bi ikinci el dukkanı kesfettim. orda gezdim. yuvarlak gozluk buldum aldm. (ama kesin takmiycam, bi de buyuk geliyomus evde takınca farkettim) sonra iksv'ye gittim film festivalinde calisma basvurusu icin. kadin demez mi gonullu aliyoruz diye. kriz'e kufrettm. ama kadin pek bi sevdi beni. ingilizce fln konustuk. konuk agirlama bolumune almaya karar verdi. iyi bakalm dedim. ciktim eve geldim.
ama simdi tekrar cikmak zorundaym. babam para yatirdi. para cekip aksam kapiciya para vermeliym. gunlerdir para istiyo, kapiyi fln acamiyorum artık adam gelince.
her gun bi garip. yasadiimiz hersey cok olagan gibi gorunuyo, ama aslinda hicbiri olagan diil ve biz bunun farkindayiz ya, bu guzel bisey sanirm, dostum. anlamlar fln yuklemek, her iste bi hayir var demek icin degil. macera gibi gordugumuz icin aslında.
situationist enternasyonelcilerin "defamiliarization" diye anlatmaya calistiklari boyle bisey olsa gerek.
umarim pzt iyi haberlerle geleceim.

12.03.2009

bebek kafasinin bittigi an dürt beni


uyumadan önce saati kurmayi unuttum. en son uykumun arasinda evet yarin erken kalkicam ve saati kurmaiyim dedigii hatirliyorum.sonra birsürü sacma sapan rüya.kalktim saat 10du.kurs 9bucukta basliyodu.bi kahve koydum.hava günesliydi acikti bayaa.sonra camin aydinlik günes vuran kisminin önüne oturdum. kahvemi ictim. biyandan bebek kafasi uyanmaya calismak. bi yandan camda yansimani görmek o sirada gecen gün firtinada apartmanin önündeki ortadan yirtilan agaca bakmak. gelecek.hayat.bebek kafasi. kendime geliim kursa gidicem demek. sonra kocaman bi göt atmak. kitap okumaya karar verdim sonra ve tekrar gogol. ayaklarimi camin önüne uzattim günese iyice. demek tam kenidme gelememisim. uyandiktan sonra bi terlik bi corap giymemisim.üsümüsüm. sonra öglen mülkiyelilere kizilaya gittim.afis icin bi kac fotograf aldim.aradigim kitaplar icin bi umut sahaflara gittim. ama yine ayni sekilde tüm dükkanlari sirayla gezip ayni iki kitabin ismini söyledim. bi süre sonra sesin garip gelimeye baslio. bi de nedense bi saniyeligine kitaplarin ismini unutur gibi oluyosun. yolda hiperaktif neseli bi arkadasi gördüm arkadaslariyla. yemek yicez gelsene dediler. yok isim var dedim. yalanci göt ne isin var.sonra imgeye gittim. kasadaki kiz barbarosun arkadasiydi taniodu beni. unutmus heralde.tanimadi. kitabi aldim ciktim.sonra gaz aldim metrodan.kuyruk yoktu. melih gökcegin metro fotograflarindn olusan anlmasiz sergisi vardi. sonra beyhanla alisveris.pazar. vs.ipin ucunu kacirdim iyice. halbuki sabah ne güzeldi o yeni uyandigimdaki bebek kafasi. dert yok kasavet yok. yapman gereken bisey yok cunku bisey yapicak durumda diilsin.bi duruosun öle.neyse uzun bi yazi ama icinde hic bisey yok. dürt benin dostum.

home alone.

Dostum,
Dün oğlan ankara'ya gitti. Ben hesapta evi toplayıp, okula gidip, okuldan arkadaşlarımı eve çağırıp bir sosyalleşme çabasına girecektim. İnsanlara da söylemiştm çarşamba akşamı bizdesiniz diye. Sonra birsürü insanla gereksiz geyik muabbetleri, evde kalabalık fln pek bi zor geldi. Bi ayak buldum. Derse bile gitmedim. evde yattım durdum tüm gün. ne kadar cnbc-e dizisi varsa izledm, sade vatandaştır bilmemnedr izledim. uyudum durdum. anlıycain yine bir tembellik vakası.
Akşam 7'de konserleri. gidersin di mi? keşke gelebilseydm.
vizemi alıorum yarın hayırlısıyla.
bu iran çizimlerinin internette eşi benzeri yok. kimin çizimleri olduğunu bi öğrenemedm. italya dönüşü minyatür amcaya gidince öğrenirm, zaten sana bu kitaptan alırz demişti. o kadar şahaneler ki. çok hevesliym ulan :)
odtü samimiyetinden ayrılamadn di mi :) ama bence daha iyi tahir'i fln takip etmen. painting'i salla derim ama.
bu salı psikolog şöyle akıllı bir laf etti:
"aşırı otokontrolle kendini terbiye etme uğraşı."
pek bi haklı.
bulaşık yıkayıp evden çıkacağım. biraz yürürm. iksv'ye film festivali için işe başvurcam. biyerde şahane bi ikinci el mağaza varmış, oraya bakıcam.
Sonra Tuna Erdem'in mitoloji&film diye bir dersi varmış, ona bi girym bakiym diyorum.
sonra da post-kolonyalizm dersi var.
tek tabanca takılmak.
hava çok soğuk olcakmş bu aralar, dikkat edesin.

a tribute to 60's:

10.03.2009

hastasi oldum

yavrum bu isler super.hareketler.aman tanrim demek istiyorum. hastasi oldum demek istiyorum. nedir bunun adi internette vardir bu cizimler doyasiya bakak istiyorum.ne kadar akiskan. kimin cizimleri bunlar-nedir.bilgilendir beni. tam bi animasyon kafasi cizimler. bu arada master hakkkinda söylediklerinde cok haklisin. acikcasi benim derdim akademik kariyer falan degil. dedigin gibi hayata biraz göt atmak olacak ama okunucak cok sey dinlenicek cok hikaye var. aman neyse iste öyle. icraat desen pek bisey yok mülkiye afisi, bi de gogol taras bulba. lakin ankara dan aldigim grafik tasarim dersi yerine tahirin sanatta akimlar ya da paintingi takip etmeye karar verdim.ne diim öle iste si ya



homo akademikus.


Dostum, o fotoğrafı internetten buldum. çünkü bizimkini fotoğrafını çekmeyi bile düşünmeden yiyiverdik. zaten o kadar da iştah açıcı görünmüyodu :)
minyatürlerin daha net fotoraflarını sabah günışığıyla çekip koyacaım.
gelelim, master fikirlerine. dostum, ben baştan beri düşünüyorum master yapsan ne kadar keyif alırsın, ne kadar sana uygun aslında deyü. ama işte, bi yandan da bakıyorum; aslında master ne kadar da lüks bişey. çok fazla zamanını alıyo, fulltime çalışman mümkün diil mesela. ama belki odtüde fln farklı olabilr. bi de işte, hayat gailesi meselesi. ben şimdi düşünüyorum da, tez konum yok, metodoloji bilgim yok. ve tez yazmak hakkaten baya zor bişey. bi de; para kazanmamız gerekiyo ya hani, bu akademik ortamların kirli yüzü işte o an çıkıveriyo. doktoraya devam etmen gerek. doktoraya kabul edilmen için, 4e yakın ortalamaya ve çok iyi referansların olmalı. Bu dönem aydım duruma mesela, bilgi gibi aylak biyerde bile insanlar hocaların statüsüne göre (yok bu doçent yok bu prof) ders alıyolar, ben bu hocadan referans alcam diyerek. acaip gözün açık olmalı, çalışkan olmalısın. sonra döndüğünde de iş garantin ztn yok. bi de efendm bilmem şu kadar yayınlanmış makalen olmalı vs. gün geçtikçe ya ben bunca hengamenin altından kalkamam diye düşünüyorum. 2sene sonra alakasız bi işe girmeye çalışıyo olcakmışm gibi geliyo. şu an inanılmaz mutluym tabi, hergünüm ayrı bi keyif, ayrı bi dünya. bgn arınla bi sanat muabbetine girdik misal, neler dediime ben bile inanamadm. yine referanssız, yine bebek kafası belki. ama olsun. hiçbişeyi çözmiycek, hiç bi zmn aydınlanmıycak olsan da, düşünmek, okumak çok güzel.
demem o ki, mastır sana yakışır. ama iyi düşünmek gerek. bi nevi hayata göt atmak çünkü. gaileli kısmına. ama diyceksin ki, ulan resim çizmek farklı mı. hayır diil. ikisinin de güzelliği burda ztn biraz. nefes alma noktaları. ama karın doyurmadıkları da bi gerçek gibi.
gecenin bi saati saçma sapan bi yazı oldu bu da.
iy geceler yavrukuşm.

not: arınla yaptığımız sanat konuşmasına itafen, böyle sanat mı olur mına koyim ifadeli nesra fotorafını da üst köşeye iliştiriverdim.

9.03.2009

ben var buz kirmak baska da bisey yapmamak

yavrum corbayi deniycem hem sahane gözüküyo hem de daha önce hic sogan corbasi icmemistim. ben pek bisey yapmiyorum. mülkiyelierin cizimiyle ugrasiyorum.can dündarin bi belgeseli varmis `yetistik cunku biz` die onlarla ilgili.tam can dündar kafasi.onu izleyip bitirmem gerek.afiste fotograf kolaji yapicam mülkiyeyle ilgili.eglenceli olucak daha önce hic yapmamistim. bi de linux un photoshopu denilebilecek gimp i cozdum bu nedenle de ayriyetten gururluyum:) kursa gidip geliyorum. ünal hocanin ders notlarini temize gecirdim en son alahim ben bundan ne kadar büyük keyif aliyorum dedim. sonra aksam cagatay arendt hakkinda bi kac biyes sordu. aldim eski cem defterini elime. onlari ünalla kendi okuduklarila karistirip anlatmaya basladim.su siralar radikal kararlar almak uzereyim. bakalim. siyaset biliminde ya da media&cult ta masallarla ilgili olabilir, master yapma dusuncelerine zerk oldum. okumak istiyorum.sasirmak istiyorum.ama böle cok cok sasirmak istiyorum. beynim gidiklansin istiyorum.dünyam dönsün istiyorum. güney dogudan dondukten sonra kafam bombos diyordum ya. hakkatten de koskocaman bi kara delik.ögrenicek dusunucek cok sey var sanki. üretecek bisey yok elimde sonuc itibariyle.bilmiyorum böle dusunmekteyim ben sen ne dersin? onun disinda iste dün buzdoabinin buzlugu bizim eski evde oldugu gibi buzdolabinin sinirlarini asip mutfagi ele gecirmek üzereydi.bayaa bi ugrasip buz kirdim hic bu kadar eglenceli olabilecegini dusunmemistim. iste gördügün gibi baska da bisey yok:)
su yaptigin cizimlerin daha net hallerini koysana cok merak ettim. uzaktan figurler acaip ilginc gozukuyor.bu arada o corbanin oldugu fotoyu sen mi cektin yoksa netten mi. sizde öle masa örtüleri falan mi vardi. gözlerim yasarmaktaydi.:)

8 mart icraatları.




yavrim, yine vakit bulamadın herhal.
tek başına bıraktın beni buralarda.
şaane bir pazar gününden icraatin içinden bildirmekteym.
günümü anlatayım hemen.
sabah, kahvaltı için arını tuttum kolundan, geçen gün bahsettiğim maçka parkına gittik. gözleme yiyip çay içtik. hava kapalıydı, yağmur çiseliyordu, fekat soğuk değildi. yürüdük bol bol. sonra küçük bir alışveriş yapıp eve geldik.
akşam yemeği için, son fotorafta bir örneğini gördüğün soğan çorbası yaptım. şahane bir çorba.
tarifini vereyim hemen:
1 orta boy soğanı, piyaz usulu doğrayıp, biraz yağda kavuruyorsun. soğanlar ölmeye başlayınca (ama rengi pembeleşmeyecek) 2 yemek kaşığı unla biraz daha kavuruyorsun. ondan sonra 3 bardak soğuk suyu yavaşca ekliyorsun. ondan sonra da bir bardak süt. blender almıştım ankaradan sinbo -19.90 tl.- şahane bişey, onunla iyce karıştırıp, sonra sakin sakin karıştırarak kaynamaya bırakıyorsun. kaynamasına yakın göz kararı tuz ve bir kaşık krema ekliyorsun. sonra 2 dk kadar kaynıyo, çorbamız. bu arada kaşar rendeliyosun. sonra kaşarı üzerine koyup, kızarmış ekmekle servis. hmm. leziz.

neysem, peki ya bu kötü çekilmiş ilk iki fotoğraf da neyin nesi diye meraktasın değil mi? hemen açıklayayım. kendi kendime minyatür çalışıyorum. ilk fotoraftakiler aydingerle iran minyatürlerinin taklidi. ama inanmassın, aydingerle üzerinden geçerken bile zor ve zevkli.
diğeri de bgn öyle yaptıım nesra kafası bişey. koyiym dedim.
yarın vize koşuşturmacası tekrar başlıyor. bana şans dile bebeym.
öpüyorum.

5.03.2009

tembellik hakkı, tembellik haklı.


Dostum, hastasıym ben de bu ders sonrası ruh hallerinin. ben de ferhatın dersinden çıktıktan soora aynı şeyi hissediyorum. ulan diyorum hergün sabah akşam birer doz böyle bi ders alsam, heralde huzura ererim.
Sonra yavaş yavaş unutuyoruz ama sanki. yine de ne güzel şey ulan okumak :)
Ben bugün o ankara'da nefretle anlattığım günlerden birini geçirdm. İtalya durumu varya, vize işleri var bisuru, biraz onlarla uuraşırm, biraz ev işi yaparım (mutfaktaki oluşumlar hepimizi ele geçirmek üzereydi, ve sıra da bendeydi. ayrıca yerde teksas filmlerinde otobanlarda uçuşan otlar misali toz topakları uçuşmakta.)
diye kalktm. vize için telefon etmemle dünya başıma yıkıldı, bugün tüm evrakları eksiksiz getirirseniz 10mart'a randevu günü veririz, yok yarın getirirseniz 12 mart'a. (12 martta arınların konseri var oysaki) bisure bgn götürebilrmiyim lan acaba diye evde volta attm baktım soora olcak gibi diil ama yine de bugün halletmem gereken işler var vs, bi göt attm. akşam 7bucua kadar. derse de gidemedm doal olarak. 7bucukta bulasığa giriştim, 9.15'e kadar. sonra bi posta daha göt atma. işte burdaym. bilgisayar başında bazı işler halletmedim diil tabii, ama o kadar sadece. sevmediim ruh hali. ama biyandan da kötümser bakmamalıym dedim. baya içime işlemiş bu tembellik olayı. arada geliveriyo. durduramıyoruz.
hemen toparlanma vakti. bi de yarın sabah 8bucuktan itibaren koşturmak zorundayım.
neyse, i love koşturmak.
bu konuyu geçip daha gerilere bakalım:
kitap aldık ideefixe'den gecenlerde. dostum cok ucuz. bi bak. ben bi daha hayatta kitapcıdan kitap almam. kitapcıda gezme keyfimi yapar, koklarım kitapları, sonra gizlice not defterime not eder, evde siparişimi ederm. 5 kitap aldık, hepsi de ayrıntı vs, 40milyon. kargo parasını düş, 36. iyi di mi? bi de evi kitap okuma evi haline getirdim geçenlerde bi sabah gaza gelip, arkalardan uzatmalar döşeyip koltukların iki yanına da okuma ışıkları. maksat okuma alışkanlığımızı geri kazanmak :)
dün sabah dünyanın en güzel sabahıydı bu arada: arınla akaylarda kaldıydık. 12gibi evden çıktık kahvaltı edelim diye, nerde etsek nerde etsek derken maçka parkına gidiverdik (fotorafı yukarda ama tabii boktan bi fotoraf) birer sandvic aldık cay icip kahvaltı ettik acaip güzeldi hava. güneş vardı mayıştıran cinsten. soora da taksime giderken, arınla akay dedi şurda teleferik var ona bin, teleferiğe bindirdiler beni. böyle çocuklar gibi şendim. soora taksime yürüdüm o güzel havada. tam taksime gittim, servis ordaydı (normalde bin saat bekliyosun) aynı sırıtan suratla servise bindim. soora servisten indim, böyle montumu cıkardım bi sigara yaktım, kampüste binaya dooru yürüdüm, herkes dışarlardaydı, bi de böyle ftvciler film cekiyo fln, çimlere vcdciler bişeyler koymuş sanat misali fln. aynı sırıtan suratla binaya girerken hayri adlı arkadaşımla karşılaştım, beni görür görmez: ne sırıtıyon lan dedi. euhuaehuahe. akaylardan çıktıım 12'den derse girdiim saat 3'e kadar durmadan sırıtmışım meer.
bahar etkisi :)
ankaraya gelemeyebilrm. ama gelirsem çok mutlu olacaim seni göreceim icin bebeym.
iyiyiz!
ayrıca bahar gerçekten gelmeye başladı!

not: "say yes to life" mottosunu topacteyze literatürüne katmış bulunuyoruz. bi de sanki farkında olmadıım halde say yes durumdan böyle italya'ya gidiyomuşum gibi geldi. ne güzel lan :)

ja sagen zum leben:)

dostum bu gün uzun zamandan sora bi ohhh dedim. kendime geldim. ünal nalbantoglu`nun gecen dönem takip ettigim bi ders var idi ya soc. of fine arts and music die.onun ikincisinin ilk dersine gittim bugun. muthisti. hastasiempre:) hoca bi costu inanamazsin.resmen adama ilham geldigini gördüm o an canli canli. bellek hanimlar, memoire involantaire ler erlebnisler auralar havada ucustu. hani cem hocanin kanti hegeli marxi fukoyu baglayislari sok etkisi yaratiyodu ya. bugun hayatin kedni akisi icinde böle bi baglama oldu. ben baudelaire in yitik ayla sina kafayi takmisken kac günlerdir.adam sanki biliomus gibi konuyu o kafa karisikligindan aldi 1000 atli akinlar gibi yürüdü resmen. bi de nietzsche mizin ünlü resentment yok nasihatinden sora , bi cumle daha eklemek istiyorum litaratürümüze yeni bi tavsiyesini eklemek istemekteyim "ja sagen zum leben" sanirim böle biseydi (bu arada ünal nalbantogluyla iki derste almancanizi gelistirin:) yani tahmin edebilecegin üzere "say yes to life" (isin komigi gecenlerde biz emrahla woody allenin son filmi var ya viky christina barcelona ya gidicektik. sonra yanlis yola saptik iki kere cok sacma bi sekilde bi turlu saka gibi gidemedik. sora da napalim madem diyip kalan tek seansa jim kerinin yes men die bi filmine gittik. sacma sapandi bu cumleyi gotunden anlamis da olsa buna benzer bisey sölüodu. ve tam da ihtiyacimiz olan seydi. hatta bi kac gun bu mantikla davranip hayatin ne kadar kolaylastigini da gordum sora da unuttum. ama tabi gercek anlamiyla bugün HÜN den dinleyince tekrar hatirladim. dersten sora animasyona gittim. ve eskiden odugu gibi ya ben burda naapiorum, bu ne hic zevk almiorum demek yerine ulan hic bisey olmasa yeni bisey ögrenmenin zevkini tat, loblarinin kulanmadigin yerleri calissin dedim. ve mukemmel sonuc. hem acaip keyif aldim, hem de gunelrden sora doru duzgun bisey cikardim.bi de mulkiyelilerdeki adami aradim dedim dostum bu böle olmaz. nasil artistim ama saka gibi:) dedim bana konuyu soylerler ya da bi cumle ben onun ustunden bi hikaye bulup cizerim. bana zaman ver beni serbest birak sen de mutlu ol ben de . sonucta kabul ettiler. gerci alicaim para dusunuldugunde iki balon cizmek yerine kafa patlatip bi fikir bulup onu cizmeye kasicam ama olsun demi yavrum. öbür türlü cekilmez bu hayat.ünalin dersinin ruh halimdeki buyuk etkisi yadsinamaz olsa da, sanirim su an daha huzurluyum.gelecege dair adimlar atmak yerine. hayata noktalar koyup onlarin gelecekte nasil birleseceklerini görmek en güzeli ve boktan hayatlarimizin en eglenceli yani.benden haberler bu kadar bebeem.si ya.

4.03.2009

ankara kafasından kaçış yok.

Dostum, stopmotion gelişmelerine çok sevindim. çalışırken senin bi otoriten vardır zaten (ama ders çalışırken deil, stopmosyon günümüzden hatırlarım.) ki bu da iyi bişey bence. dooru yolda olduunu gösteriyo :)
hacettepe'deki adam sadece ankara kafasına ait olsa keşke, ama heryer bu adamlardan dolu. bilgisinin iktidarından vazgeçemeyen bi avuc egoist akademisyen derdi şu an yanımızda bi artis entellektüel olsaydı :) siktr et. hep çıkcak böyle insanlar karşımıza. ankara üni'ye devam et. seneye de hacettepe'ye fln başvurursan -ki hiç öyle bi niyetin yok bildiim kadarıyla- adamın ağzının payını verirsin diyesim geliyo, ama no resentment kuralımız var, diyemiyorum :)
öğrenci evleri grubundan gördüydüm bu benimle oynarmısın'ı. hastası olmuştum. acaip naif bişey. ve işalla büyür. ama tabi ben bunu istanbula taşıycak aktivizme efendim kendime gvüene sahip olmadıım için, başka yerlerden sıçrarsa, burdan dahil olurum. ama geldiimde çıkar oynarız olur mu :)
işte bu tip aktiviteler bana umut veriyor, azizim..
şaka maka, dün bi ders yaptık, çözemediğimiz, teorinin tıkandığı yerlere dair. acaip güzeldi keşkem orda olaydın. görüşünce anlatmaya çalışırım. fuko'dan spinoza'ya ordan gündelik hayata. ztn ferhat ve bülent veriyo bu dersi beraber. o kadar seviyorum ki okulumu. maşallah diyelim.
haftaya çarşamba geliyoruz bebeym, özledm.
belki 17-22 mart arası da italya'ya gitcem :) küçük bi şehre ve nisimasanın en sıkıcı toplantısına, ama olsun giderim dedim. başka talep çıkmassa gidiyorum.
eskiden böyle imkanları hayır ya sonra daha cok gezmeye giderim diye reddederdim, şimdi bunu attım kafamdan, herşeyi deerlendiriyorum. bu yüzden de kapılar açıliy.
durumlar bu, dün hava çok güzeldi, bugün de öyle olsa :)
güzel bi gün olsun!
not: digital kitchen diye bi firma var, tüm bu güzel dizilerin açılış jeneriklerini yapan. sitesine gir, işlerini gez. baya iyiler.

3.03.2009

oynar mısın? ANAZULA

aslında bi de tüm bunların içinde güzel bişeyler de yok değil.100.yıl öğrenci evleri mail grubundan bi kaç kişiyle başlayan sora da büyüyen bi mail grubu kuruldu. oynarmisin@yahoogroups.com bu da adresi. herkes toplaşıp sokaklarda oyun oynuyor. şu an oynan oyunun ismi ANA-ZULA şehirde herhangi bi sokağın herhangi bi yerine küçük bişey zulalıyosun. hediye vs. ne gelirse aklına. sora koordinatlarını yazıosun gruba. belki bi define haritası gibi bişey gönderiosun. sora da insanlar onu bulmaya çalışıo. acaip eğlenceli gidio şimdilik.bu da grup tanımı.bence sen de gir.belki başka şehirlere de sıçrar bu OYUN:)
"Duslerimizi ertelemekten vazgectik, en azindan bir kismini. Tam su anda, tam su bulundugumuz yerde, yapmayi isteyip de yapmadigimiz o kadar cok sey var ki.Cunku ;"makul" ve "mantikli" yetiskinleriz. Kimileri buna hegemonya diyor iste. Oynamaya karar verdik, yani makul olanin disinda ne varsa yapmaya."

ankara kafası üstüme üstüme gelmekteydi

yavrum başıma acaip işler gelmekteydi.ilki dün hacettepe güzel sanatlara gittim bi hocayla konuşmaya.lakin çok ama çok acaip bi tepkiyle karşılaştım.tam bir inklap tarihi hocasıydı kendisi. yok efendim ben nasıl uluslararası ilişkiler mezunu olup güzel sanatlarda master yapmak istermişim. odtüde okumamın hiç bir önemi yokmuş.hacettepe üniversitesi güzel sanatlar türkiyede bir numaraymış. ben burda lisans okumaya değer olduğunu düşünmüyormuymuşum.vay efendim kendisi gidip tarih masterı bile yapmak istese kimse kabul etmezmiş. 4 yıllık lisans ders programının tüm derslerini teker teker okuyup içeriklerini anlattı,hepsini alan biriyle nasıl bir tutarmışım kendimi.başka üniversitelerin güzel sanatlar mezunlarına bile bilimsel hazırlık veriyorlarmış.ki bazılarını ona da layık görmüyorlarmış. benim dışarıdan ders takip etmeme yasalar izin vermiyomuş.ücretini ödeyip özel öğrenci olursam o başkaymış. sonuçta adımı soyadımı alıp. bi dene bakalım seneye alıcakmıyız seni almıycak mıyız gör bi dedi. bunları söylerken önümde ayağında olmayan çizmeleri durmaktaydı. şok geçirdim. kendimi zor attım kampüsten. sonra akşam mülkiyeliler birliğindenden aradılar mülkiyeli öğrenciler ve mezunlar için nasıl bi mülkiye istiyosun ütopyanı yaz die bi yarışmanın afişini yapmam için. lakin takvimi görüp çok beğenmişler. illa herkes elinde balon tutsun o balonun içinde de istedikleri olsun diyolar. bi de biz böle bi fikir düşündük die. afferin çok orjinalmiş gerçekten bravo diyesim geldi. anlatamadım adamlara resmen. sonra grafik tasarımcıyla konuşmak istiyorum dedim. adam sana bi resim göstericem. tam böle bişey istiyoruz çok güzel. zaten görünce anlıcaksın dedi. iki saat resmi aradı. çıka çıka benim takvimin son sayfası çıktı. neyse bi an önce hem onların hoşlarına gidicek hem de buna rağmen güzel ve yaratıcı olucak bi fikir bulmam lazım. bu da böle biraz resentment dolu bi yazı oldu icraatın içinden çok. neyse, boğazıma kadar kravata, kalıba,ankara kafasına batmış durumdayım.SOS.

2.03.2009

adım adım stop motion haberleri


yavrum çok sevindim süper işte bu:) bence yavaş yavaş herşey değişmekteydi. cumartesi günü çekilicek sahnelerin story boardunu hazırladım sora da gisamda çalışan bi arkadaşın evine gittim. odtüden çıkışta yukarı doğru bi sapak varya yüksek binalar falan. tüm ankarayı görüo evi. asıl güzel olan kocamn gökyüzü. bayaa bi konuştuk film üstüne falan. dedi bu iş olur:)ben ordan aldığım gazla ve de kamera ve binimum ışıkla eve doğru yollandım. siteden bi çıktım altta karakusunların gecekonduları. hafif kar. şimdi şirin mi şirin gecekondu evleri edebiyatı yapmıycam tabi. lakin havanın kokusu ve de sessizlik o kadar güzeldi ki. tüylü kulaklıkları çıkardım kafamdan buz gibi soğuğa rağmen. kocaman kavak ağaçları. tavuk sesleri evlerin bahçelerinden çocuk bağırışları. neyse sonra üşüdüm eve geldim. gerisinde bi icraat yok. pazar günü çekim için evin altını üstüne getirdim. bacılla buluştuk. bayaa bi çalıştık. ve en sonunda hareketler ve duygular oturdu. çok üzüldüm gerçi, uykudan uyanması gerekiyordu ama gün ortası ve bitürlü gözleri pörtletemiyorduk. sonra aklıma zeki demirkubuz geldi(aklına zeki demirkubuz gelmesi de.. neyse) masumiyetteki karsa geldiğinde otobüste uyanma sahnesinde eleman süper oynamıştı nasıl olmuş acep diye bakarken. zeki(çift anlamlı:) elemanın boğazını atkıyla sıkmış. işte bu aklıma geldikten sonra bacıl için zorlu anlar başladı. garibim uykudan uyanma sahnelerine her seferinde yorganın altında boğazını sıkarak başladı. sonra tabi saatlerce süren stop motion safhasında da bayaa bi işkence çekti ama sen bana bakma ben kendimi emekçi gibi hissediyorum dedi:) dostum filmin çizdiğim sahnelerinden iki tane göndermiştim ya şimdi o çizimlerden birinin çekilmiş ama işlenmemiş ham halini gönderiyorum yaklaşık 800 fotonun arasından. sanırım yavaş yavaş da olsa biticek bu iş.

1.03.2009

1 mart icraatingen.


Güneşli pazarlar!
Ofişıly baharın ilk gününden, yeni icraatlarımla karşındaym.
Dün, bir adım attım!
Serkan'la buluştuk. Sultanahmet'e gittik beraber. Sonrada minyatürcü adamı bulup konuştum. Dedim ben minyatür öğrenmek istiyorum. Param pulum da yok. sadece iş öğrenmek istiyorum. Şu an çok meşgulum, 23marttan sonra gel başlayalım dedi :)
Fırça verdi, aydinger kağıdı verdi. Üzerinde taklit ederek çalışacaım bikaç çizim verdi. İran işi. acaip detaylar var ve çok güzeller. Tam bir sabır işi. ama aydingerle üzerinden geçerken bile işte aradığım tam böyle bişey dedim. çok sakin. ilmek ilmek. acaip emek istiyo. ve bu yüzden değerli.
adam işinin baya bi ehli. ama çok konuşuyo ve çok biliyo. daha doorusu çok emin. hiç sevmem emin insanı. bi de atlantis 2012 fln onlara kafayı takmış ne alakaysa. ama senin ders aldıın hocanı düşündüm, sana dediklerimi düşündüm, para bile istemiyo, e ulan napalm çekeriz haftada bir.
bi de o kadar güzel bi yer ki. Küçük ayasofya camii var. böyle kıyıda köşede kalmış acaip bakımsız, ama eskiden kiliseymiş o da, çok güzel. onun bi bahçesi var. yeşillikler içinde. o bahçenin etrafında da işte, sedefkarlar, tahta oymacıları, hattatlar çayhaneler fln var. o odalardan birinde çalışcaz.
pazartesi sabah dersim yok. sabahtan gider tüm gün orda takılırm diye düşündüm.
çok ii diil mi?
mutluyum.
1mart itibariyle başladık.
bi de serkan'la her pazar buluşup bi rota izlemeyi planladık. Dün böyle birsürü yürüdük, Sultanahmet,Sirkeci, Galata. Sirkecide bi esnaf lokantasında ıspanak yidik. bisuru muhabbet. Serkan tam istanbullu olmuş. ama böyle Orhan Velinin istanbul'u gibi. Çalışıyo, master yapıyo. Her akşam eve dönerken bi gazete alıyo. Evde açık radyo dinleyip (televizyon koymamış evine:) yemek hazırlıyo. sonra da kitap okuyo, radyo dinliyo, evini tamir ediyo fln.
iyi geldi çok.
bugün de evle/sevdiceimle ilgilenme pazarı. banyo yapma, çamaşır yıkama, alışveriş, arinla mütemadiyen zaman geçirme.
sanki oolanı biraz ihmal ettim bunca hengamenin, düşüncenin, icraat çabalarının arasında. niye böyle oldu bilmiyorum aslında. belki de sadece bi his.
evi de ihmal ettim. ama bu biraz iyi gelmiş olabilir.
aldığım dersleri söylüyorum:
kutsal kurban modernite.
yeni sosyal hareketler.
melankoli ve modernite.

melankoli dersi baya zor bi ders, adam efsane bi adam gerçi ama tüm dönem boyunca melankolinin tanımları işte efendm melankolik şiirler resimler romanlar üzerinden gitcez. baudelaire, benjamin, william blake. genelde pek vakit kalmıyo ama bunlara.
bunun yerine postkolonyalizm alcaktım, ama senin 10 dk yürü dediin gün varya- o gün yapamadım ama dün faiziyle yaptım diyebilirm :)- o gün bissürü işler açıldı başıma, esra pariste onun kayıt işleriyle ilgili, o sırada kafam çok karıştı postkolonyayı bırakıp melankolonyayı aldım. soora da dedim heralde vardır bi hayrı.
burdan haberler icraatlar bu yönde.
istanbul film festivalinde çalışmak için başvuracaim haftaya (5-19nisan arası festival) özel ders ilanını arınla bugün hazırlarız gibi. bi de yoga için biyerlerle konuşcam, bakalm. ucuz bişey çıkarsa belki.
gittin mi if atolyelerine? baya güzel görünüyolardı.
hacettepe'de animasyon dersi?
olm çok iyi bu durm. ankara üni durumu da şaane.
al dersleri. soora gel buraya. istanbul güzel memleket.

h.ü. nalbantoğlu'nun bi kitabı vardı akaylarda: patikalar, onu aldım.
ayrıca bissuru sey okumalıym. yine okuyamıyorum gazete işinden beri.
neyse, mart ayından umutluyum.
çok sakin, çok güzel bi pazar geçir!