30.04.2009

topac teyzeden de beter:naciye nene



fotolar pek güzel degil.lakin idare ediver. canli halini görürsün nasil olsa.
bi de iki gündür cok acaip rüyalar görüyorum.bu geceki cok acaipti. yokus,arnavut kaldirim, karanlik bi sokakta hava karanlik film cekiyolar.filmde yokus asagi iki devasa zurafa kosuyolar.bi süre sonra bakisim yukardan oluyo. ve zurafallar kanatlarini kuyruklarini bi aciyo.o an ayiyorum ki zürafallarin atasi ejderhalarmis ve evrim zincirinin kayip hakasini buluyorum.acaip mutlu oluyorum.sonra bunlari yokusun altinda taramai tüfeklerle agir cekim vuruyolar. o kadar kanli ve o kadar agir cekim ki.önce ilki sonra ikincisi devasa yikiliyorlar agir cekim. ve ben bi yandan aman allahim bi film icin simdi gercekten ölüyo mu bunlar diyorum. ve artik o film ne anlatsa yalandir yanlistir diyorum.cok acaipti cok.

29.04.2009

yeni arkadaşım anti depresyan.




sevgili topaç teyze,
uzun süredir vakit ayıramadım sana. kusura bakma. meşguldüm diycem ama, pek de meşgul olmam ya ben, neyse.
Şu an sana bir otobüsün rahat koltuğundan yazıyorum. Artık şehirlerarası otobüslerde bile internete girilebiliyor, teyzeciğim. Dünya çok değişti.
Yolculuk Ankara'ya. yanına geliyorum. 1 Mayıs'ı tatil ettiler teyzeciğim, ama benim gibi aktivist olamamış gençler işte böyle tatillerden faydalanıp annelerinin kucağına koşuyor.
Oi va Voi dinliyorum yeniden. Pek güzel.
Benden pek haber yok sanırım. En son Cuma yazmışım sana, cmt İhsan Oktay Anar Sempozyumuna katıldım. Söyleşilerden Ezel Akay'ın konuşması güzeldi. Baya akıllı ve iyi bi adammış meğersem. Fakat dışarıda sergiler, resimler, minik heykeller fln vardı. İhsan'ın hayali Osmanlısında gibiydik. Güzeldi çok.
Pazar ve pzt günleri de tatil havasında mutlu mesut geçti. Fekat Salı gecesinden itibaren -çünkü salı günü psikolog'a gitmiştim ve toz kaldırmıştık yeniden- depresif mod tekrar ortaya çıktı. Ankara'da görüşürz, uzunca anlatırım, fakat belki de konuşmak istemem, o yüzden, şöyle söyliyim:
geçen hafta psikolog, ben seninle hep gündelik hayatındaki sorunları es geçip onların kaynağına inmek için çalıştım, fakat sanırm bu sana iyi gelmedi, (çünkü beynimdeki tilkiler ve bunun hayatıma yansımaları aynen devam ediyor) sanıyorum başka şekilde ilerlemeliyiz dedi ve okulun çok iyi bir psikiyatristi olduğunu ondan randevu almamı salık verdi. Ben bunun üzerine düşündüm de düşündüm, kendi kendime sorunlarımı sadece sorun gibi görüp üzerine davranışcı bişekilde gidip, çözerim dedim. randevu almadım.
fakat gördüm ki pek de olmadı. Dün gidince de kadın "randevu almamışsın, gerekli olduğunu düşünmesem yönlendirmezdim" dedi ve randevumu aldı.
Kafam karışık, ama sanırım deneyeceğim. Çünkü çikolataya, sigaraya, içkiye bile aynı muamele yapıyoruz, bi bakmakta yarar var.
Çünkü biraz psikanalitik ilerliyoruz, ve seanslardan sonra iyce canım sıkılıyo, boktan oluyorum, ve buyzden de seanslardan da kaçmaya başladım son dönemde.
neyse işte, bu da böyle bişey.
iyi gelebilir belki de. ilişkimi bile bok etmeye, melek gibi olan sevgilimi bile sinirli bir insan haline getirmey başladım. kendi kendime verdiğim sözler, umutlar, yerine getiremediğmi sürece 2kat umutsuzluk olarak bana geri dönüyor. (mehter marşının 1 ileri 2 gerisi gibi düşün)
bi deneyelim bakalım.
uzun uzun konuşmayı diliyorum geldiğimde. ama yine bisürü koşturma olcak gibi bi his.
annemle belki bi gün çamlıya kaçarız dedik. o zmn belki sen de gelirsin?

bu arada şu dedetepe çiftliği vardı ya, buna başvuralım mı?
yüzyüze buluştuumuzda tarihimizi de belirleriz.
bu arada vaktiiz olursa masal kitabevine de gidermiyiz?
bi de hastası oldum o oyunun. cok acaipmiş.
bi de benim de dombili olmama ramak var.
mayısta rejime başlıyorum :)
burdan rejm takvimi de yapalım da tam olsun.
blog'umuzun rengini de pembe yaparız.

virvirvirdirdirdir

bebeem cok ihmal ediyorsun topac teyzeyi ha annem
valla susturamiyorum tüm gün seni cekistirip duruyo. vididvdidi hallerde.hatirlar misin yöneticinin karisi teyzenin balkon nöbetlerini
ve hic gerceklemeyen 202/5 projemizin agir cekim iiiiyyiiiiiii güünnnleeeeeerrrrr sahnelerini:)

26.04.2009

habersel


dear topac teyze
gelismeleri ilgiyle izlemekteyim.her ne kadar galeri ve sanat müzesi ortamlarina karsi pek bi ön yargili olsam da yine de güzel seyler cikar insanin gözü gönlü acilir. hatta fotolardan benim de acilmis bulunmakta.o cift de pek bi güzel insanlarmis.cok sansisiniz sayin bagyan.ve hatta benim yazacaklarima da buradan bi gecis saglamaktalar.(beginner in grammer:)gecenlerde bizim sari kiz ezgiyle yavuklusu geldiler.pek bi sevdim oglani böle naif güze bi adam.onun arkadaslariyla tanistik. dil tarihte biri tiyatro okouyo 13yildir biri de siyaset biliminde bi cift. onlar da benim gibi doguda calismislar.ordan biriktirdikleri parayla da bi sahaf acmislar ve asil garip yani tüm bi sahaf nerdeyse sadece kendi kitaplarindan olusmakta.aglaya aglaya kitaplari nasil dizdiklerini anlattilar. acaip iyi kitaplar var tam bizim kafa.adini da vereyim reklam olsun, masal kitapevi.tunalida.bi de adam olan kukla yapiyomus.tam biz bu muabbetleri yaparken bir baktik ki metroda kukla sergisi ve gösterileri var. lakin
ahsap cercevenin odtüdeki iki oyununu saymazsak. ikidir kukla gösterisi diye,binimum kuklaya angarali namik,turgut vs. vs. de göbek attirip cifte telli oynattiriyor bu insanlar kuklaya.neden allahim neden biri bana aciklasin bunun nedenini.neyse iste öyle.bi ikinci haberim ise stg mnin istanbulda bi festivali olucak sivil ses ler diye. festivalin cizim ve tasarimlarini da benden istediler. sana deneme cizimini gönderiyorum.simdi kuklaya dönücem ve aslinda en fazla bir saatlik isi kalmasina ragmen haftalardir bitiremedigim kuklayi bitirmeye calisicam.bu arada acaip bi olusumun haberini vericem ama tereddütlerdeyim acep onu sen mi haber verdin bana diye. eger sen verdiysen canimiz saolsun vermediysen al bak. ilginc bi fon.ilgincligi de acaba bizi hayallerimize biraz daha yaklastiracak bisey mi ki sorusunu getirmesi. bi de su ekoköylere basvurdun mu basvuruo muyuz nedir bi beni bilgilendir anacim.
http://www.gefsgp.net/v1/ linki budur.ben de artistik bi sekilde bu dan link vermek istedim lakin beceremedim. bi de son bi haber, odtü tiyatro festivali basladi, dun acaip bi oyuna gittik.o neydi lan öyle diyo insan ama icindeyken degil bitince. cunku oyunu üc asamada izliyosun. ilki kil oluosun napio abi bunlar diosun icinden.icsel homurdanmalar.sonra hasktir naapio bunlar ya yok artik diosun ki bu icsel soklanmalar. sonra da bi sok dalgasiyla bitio ve sen bittikten sonra naapti bunlar nooldu ya diosun.cok ilginc.oyun itu oyuncularinin. mimarligin arka tarafinda agaclarin arasinda karanlikta fenerle oynadilar genis bi aanda.izleyicilerden de sürekli nerde atraksiyon varsa kendilerini izlemelerini takip etmelerini istediler.cok acaipti.en sonunda öyle bi icine giriosun ki izlemiosun artik sok geciriyosun.cunku senin de bastigin topragin altinda cesetler var. cok acaipti ya.resmen tiyatroya bi izleyici olarak bakisimi degistirdi. istanbulda oynarlar daha kacirmayin derim ben. adi da simdiki zamanin rivayeti. cocuklar kendileri yazmislar. ve tabi ki klasik fuaye cemkirgenleri yok efendim biz kameramiyiz, naaptiniz siz simdi, grotevskiden mi etkilendiniz,birsürü oyunculuk bicimi vardi birini secin vs.vs. ben de her zamanki pasif agresif tutumla konusucaim yere yeter ulaann diyip ciktim söylesiden sonra birsürü cikolata yedim:) dombili olmaya az kaldi:) siiyudarling

25.04.2009

istanbul'da sanat'ın nabzını tuttuk.



!fzine atolyesinde tanısıp da kaynaştığımız toprak adlı arkadaşımla bgün tüm gün sergi gezdik. Önce kabataş'da deniz kenarında çay-tost kahvaltısıyla başladık. Sonra da başladık "san'at azizim" turuna. etkilendiklerimden biri üstte. Bi de aynı yerde Bir sanatçının Replikas'ın son albümünü dinleyip, şarkılardan esinlenerek yaptığı heykellerin sergisi vardı. baya güzeldi o da. Bi de arkasokaklarda bir apartmanın içinde galeri, ve çok güzel yapmışlardı. Bi galeride çalışmanın ne kadar güzel bişey olduğunu o an farkettim.




Diğer etkilendiğim sergi de Pera Müzesi'nde Akira Kurosawa'nın storyboardlarının olduğu sergiydi. Adam kafasında gördüklerini anlatabilmek icin cizmiş, ama ne çizim. Özenle boyamış, özenle çizmiş tüm ayrıntıları. Baya güzeldi.

Sonra da bi teras katında bira içip sohbet ettik. 2 birayla hemen kafam iyi olmuştu.
Bu da böyle güzel bir gün.

Dün de nisimasanın kısafilm gösterimi vardı. 2 genç yönetmenin. esranın arkadaşları. sevgililer; kız türkiyeden, oğlan fransa. beraber film yapıyolar. çok tatlı insanlardı. ve sinema anlayışları gerçekten gözlerimi yaşarttı.
Geziyolar, gittikleri yerde insanlarla tanışıyolar ve onların üzerine senaryolarını yazıyolar. ve kesinlikle profesyonel oyuncularla çalışmıyolar, oyunculara senaryonun hepsini anlatmıyolar, o sahnede ne varsa onu anlatıp, kendi cümlelerini kurdukları anı bekliyolar. Filmleri de güzel, ama ardındaki hikayeleri çok daha etkileyici. Bu anlayışları yüzünden, dünyaya, çevrelerindeki her detaya bakışları da çok şahaneydi.

Güzel yaşamlar, güzel filmler/resimler/heykeller.
Üzerlerine güzel düşünceler ve bazı hevesler.
Durmamalı. Hayat ona hep böyle bakmayı bilince güzel.
Bunu kaybetmeyelim bebeym.

22.04.2009

budama çapalama ve link verebilmenin dayanılmaz keyfi




Ekolojik TaTuTa Ziyaretçisi Olmak İsteyenler İçin Adımlar
1.İnternet ya da basılı güncel rehber edinerek, kılavuz ve çiftlik bilgi bölümlerini inceler.
2.Soruları ve almak istediği bilgileri Buğday Derneği'nin çözüm ortağı olan çiftlik rezervasyonlarını yapan GENÇTUR’dan internet, faks, mektup, telefon yoluyla ya da bizzat gelerek edindikten sonra, ziyaret etmek istediği çiftlikleri hangi tarihlerde ziyaret edeceği ve bu çiftliklerde "gönüllü" veya "konuk" olma konusunda kararını verir.
3.GENÇTUR’u 0-212-244 62 30 nolu telefondan arayarak söz konusu çiftliğin seçtiği dönemde uygun olup olmadığını öğrenir. Uygun ise rezervasyon katılım ücretini ödeyerek rezervasyon yapar; değilse GENÇTUR ilgilisinin yardımını da alarak başka bir çiftlik seçebilir
4.Rezervasyon tarihlerinde çiftlikte olacak şekilde, çiftliğe varış ve ayrılışı ile ilgili detayları çiftçi aile ile de görüşerek seyahatini programlar ve gerçekleştirir.
5.Ziyaret süresince talepleri, önerileri, yorumları ile ilgili çiftçi aile ile iletişim kurabileceği gibi Buğday Derneği'ne ve GENÇTUR’a da başvurarak bilgi verebilir, destek alabilir.
6."Gönüllü" ziyaretçiler verecekleri iş gücü, bilgi veya tecrübe desteği, "konuk" ziyaretçiler ise çiftliğe yapacakları mali destek ile ilgili doğrudan ev sahibi aile ile ilişkiye geçer ve onlara karşı sorumludur.
7.TaTuTa, Buğday Derneği’nin tescilli markası ve özgün model projesidir. TaTuTa ziyaretçilerine Buğday Derneği’nin Türkiye’nin kırsal toplumu için ürettiği projelerine devam edebilmesi için üye olarak karar mekanizmalarında yer almalarını öneririz.

Bak bu da Gençtur sitesi.

inceleyelim iyice, bi ciftlik secip başvuralı. 50 tl'de ücreti varmış. ya da sallıyalım murat'ın çiftliğine gidelm. ama o zmn cok fazla çalışmayız. bence adam gibi iş yapmalı.
Bi de haziran ortası sana uygun mu?
Cünkü temmuzda dayımlar geliyo fln. Austosta heralde kabakta calısırm.
hazirandan okullar biter kacarız. olur mu? (olur olur bal gibi olur- tomas referansı)

3 tane beğenelim. formumuzu dolduralım. not da düşelim "arkadaşım olmadan gitmem" diye. Bi de ben diyorum ki bunların bazıları çok turistik. Öyle o kadar artis biyer olmasın seçtiğimiz. ama şurası da güzelmiş bak. Bu da bu mekanın internet sitesi hatta.
(Link vermeyi öğrendim ve de bokunu çıkardım tam o an.)

Ama galiba en çok burayı beğendim.

Sen de seç beğen bebeyim.

not: senin takvimini verdiin pastoral vadi 12 ay boyunca calıscak gönüllü arıyo galiba.

21.04.2009

sohbetten afyonlanmış kadınlar.



I'm back!
Bu uzun aradan dolayı özür dileyerek başlıyorum öncelikle. Kendimden de özür diliyorum, çünkü şimdi bissürü şey var anlatcak ve nerden başlıycaımı bilemiyorum.
Film festivaliyle geçti günlerim, bissürü film gördüm (genelde türk filmlerine gittim) sonra filmler hkkına konuşmalar, ardından selebriti dolu kokteyller. bissürü gözlem, bissürü düşünce, bissürü beslenme. (kafa beslenmesi)
ardından pazar günü esrayla aşiyan'da (2.köprü altı, rumeli hisarının orda şahane bi yer) deniz kenarında 3 saatlik sohbet dolu mukemmel bir kahvaltı ve sonrasında 2 saatlik ortaköye yürüyüş.arasokaklara, sevimli dükkanlara, yemyeşil parklara dalarak. bissürü şey konuştuk, bissürü şey açıldı, tipik kadınların koyu sohbetleri. bi arkadaşıyla bu kafaya şöyle derlermiş esralar:
"sohbetten afyonlanmış kadınlar"
çok doğru diil mi?
böyle saatlerce öyle bir konuşursun ki, nerede olduğunu unutursun, sadece arkadaşın focus'ta dır, diğer her taraf blur. tam da öyleydi.
sonra ortaköyde filtre kahve ve tatlı icin otururken, ben kafamdaki daha önce hic kelimelere dökülmemiş bulut halindeki tez konum hakkında konuşmaya başladım. ilk dönem kafamda olan konu değişmekteydi, çünkü gitgide o umutlu halimi geride bırakıyordum, dolayısıyla tezim daha felsefi ve karanlık yerlere doğru ilerliyordu. uzun uzun yüzyüze anlatacağım, fakat kafamda şöyle kelimeler vardı:
"can sıkıntısı", "zaman", "şehir ve şehir zamanı", "genişlik", "boşluk", "koşuşturma" ve "yavaşlama"
Esraya anlatırken bulutum birazdık daha şekillendi, dallandı, beyin kıvrımlarımda karıncalanmalar arttı.

Şöyle birşey, ki sana da çok tanıdık gelecek şimdi:
Eskiden, modernite öncesi, dinin veya cemaatinin zamanını yaşıyordu insanlar. kapitalizm zamanı boş zaman ve çalışma zamanı olarak bölmemişti.(leisure time; çalışma zamanının ödülü olarak yaratılmış, bu yüzden de hiç bir zaman "boş" değil", tüketilmesi gereken bir zaman) Dolayısıyla,herhalde eskiden bişey yapmadığımız zaman, tüketemediğimiz zaman, of npsak napsak diye bu şekilde canımız sıkılmazdı. başka türlü bir can sıkıntısı vardı belki de.
Şimdiyse, özellikle şehir için, bir çok zaman var, ve mesela istanbul için "zaman" çok hızlı. Mesela geçen gün servisle okula giderken, dolapderede kampüsünde durdu servis, bi adam, taksime gider mi dedi (taksimden geliyorduk biz oysaki ve dolapdere taksime 5 dk) şöfor amca karşıdan binceksin dedi. adam ama bu sonra taksime dönmiycek mi dedi. şöfor amca da ohoo bu daha santrale gidicek, "zaman o kadar değersiz mi yahu?" dedi.
O an bir ışık daha yandı bende, yani zaten bu aralar hep yanıyo. mesela galata köprüsünden geçiyordum, düşündüm: bu insanlar burda tüm gün balık tutuyor, ne acaip. bi gün tüm gün burda durup baksam ya diye.
Kısacası, kendimden de yola cıkarak, şöyle bir durum var: şehrin cok hızlı bir zamanı var (ama aslında tek bir zamanı yok) , ve bu zamana ayak uyduramadığın zaman bir krize giriyosun ve bundan kurtulmanın yolu da, ya sisteme ayak uyduracaksın, ya da "kendi zamanını yaratacaksın"
galata köprüsünde tüm gün balık tutmak gibi, saatlerce yürümek gibi, minyatür yapmak gibi,koleksiyon yapmak gbi, kitap yazmak gibi. (orhan pamuk'un bir kitap için 6 sene müze gezmesi gibi), köyde domatesini toplama hayali kurduğun bir emeklilik hayali gibi, slow cities/ slow food hareketleri gibi, fotoğraf çekmek gibi, çifçilik yapmak gibi, yoga yapmk gibi.
ve şehirde, işte böyle kendi zamanının yaratmış ve dolayısıyl benim içinde umut gördüğüm bazı pratikler mevcut. bunları aramak tezimin case kısmı olabilir diye düşnüyorum. bilmiorm anlatabiliyormuyum güzelce, ama cok heycanlıyım.
Bu işin time bölümü, sonra biraz daha düşününce, mekansal olarak da, düşünmeye başladım. landscape'in, geniş planların üzerimizde etkisi (yine kendimden doğru). denize bakmanın. deniz: sakin, kocaman gökyüzü; hareketsiz. dolayısıyla yavaşlıyoruz. ama şehirde binaların arasından görebildiğin 3 metrelik gökyüzü, ve diğer heryerdeki hareketin üzerimizdeki yavaşlamamızı engelleyen hissiyatı. yani boşluk üzerine düşünmek, yani konu şuna evriliverdi: "time and space"
devasa bir literatürü mevcut konunun. ve yaşamımız için ne kadar kilit olduğunu farkediyorum. sen bunu cok iyi anlıycaksın, ama umarım iyi anlatabilmişimdir. tam da "içimden" bir konu hem, hem de bi yanıyla umutlu da. çok felsefi, ama bir o kadar da gündelik hayatın içinden. fiyakalı terimlerle diil de, gündelik hayat üzerinden bir tez olabilir.
çok merak ediyorum fikirlerini. sürekli düşünüorum.
bu arada 3 saattir nişantaşında bir kafede kova kadar bir kupadan kahvemi içerek oturuyorum. pek güzel hava. yogaya gelmiştim. yoga öyle iyi geliyo ki, pilates fln yalan. hatırlıyorum tekrar. pek mutluyum.
pastoral vadi konusu; olabilir bana uyar. bu arada kültürelden tarım yapan bi arkadaşım var, izmirin bi köyünde kocaman bir arazisi var, evi var. o çağırıyo, ona söylemiştim seni, çok seversin ztn hem mekanı hem murat'ı. oraya da gidebilirz.
bi de şöyle bir durum var, iki hafta önceki küçük bunalımım zamanı, başka hayat alternatifleri üzerine adım atmaya çalışırken, kabaktaki tüm mekanlara mail attım, beni yanınıza alın diye, biri geri döndü, gel tabi dedi. yazın bir ay, tek başıma, oraya gidip çalışacaım. çok iyi gelceini hissediorum. arın da tam destek. görüyo ztn artık bu ihtiyacın benm icin elzemliğini.
neyse, yaza var daha, düşünürüz. bi de arının çalışmaya başladığı yerden bir iş teklifimsi bişey aldım ya da almak üzereyim. halkla ilişkiler, şimdi daha artis bişekilde söyleyelim: pr.
bakalım. çok heveslenmiorum şimdllik, her an yalan olabilr.
doğu'nun oynuna gidemediğim için çok üzülüyorum, herkes cok iyi olduğunu söylüyor, buna da bir o kadar seviniyorum. belki mayısta tekrar oynıycakmış, o zmn kesin giderim.
margoyla görüşemedik. belki başka zamana.
özgürlük günlerinin hastası oldum bu arada. içim kıpır kıpır oldu. ne güzel yahu odtü :) yeni sosyal hareketler adlı dersime örnek göstereceğim.

aa bi de son olarak, bi icraat planımız daha var, onu da hemen anlatayım, bilgisayarın şarjı bitmek üzre. bu da esrayla geliştirdiğimiz bir fikir: çevremizde sevdiğimiz anlaştığımız ama farklı yerlerden arkadaşlarımızla bir okuma grubu oluşturmak. esra ben, arın, belki arının arkadaşları akay ve deniz, gezi arkadaşım serkan, bilgi sinemadan ezgi vs vs. ilk kitabımız da ihsan oktay anar'ın "suskunlar" ı olabilir diye düşündük. haftada bir düzenli buluşup kitap üzerine konuşmalar, beyin gıdıklamaları. şimdi çevremize soruyoruz. güzel di mi?
bu arada az önce iki tane ortayaşın biraz üstü kadın yanıma geldi, "biz size bayıldık, oturuşunuz, konsantrasyonunuz (çalıştığımı sanmışlar, yanımda notlar fln var çünkü, halbuki blog yazıyorum), hep böyle kalın" diyip gittiler.
bi işaret gibiydi :)
pilim bitmek üzere.
susuyorum.
özledim seni pekçok.
(kadınlardan biri tekrar geldi, tasarımcıymış, sergi davetiyesini vercekmiş bana :) )
genişlik hissiyatlı fotoğraf cok beendiim bir fotorafçıya ait, gir bak fotoraflarına:

http://www.tiptak.com/users/index.php?urlusers=mertsahbaz

19.04.2009

dayan, geliyorum :)

dostum buradayım, uzun uzun yazacaim birazdan. (önce şu bulaşıkları bi hallediyim :) ) festival kafasındayım günlerdir, hic bakamadm internete. fotorafının da yazdıklarının da hastasyım.
bekle beni bebeym.

ciftlik takvimi


ÇİFTLİK TAKVİMİ

AY
ÇİFTLİK İŞLERİ

Ocak
Ağaç budama, fidan, tohum, sebze (sarımsak vs.) dikimi, tarla hazırlıkları, atla sürüm, turunç reçeli yapımı.

Şubat
Ağaç budama, fidan, tohum, sebze (sarımsak vs.) dikimi, tarla hazırlıkları, atla sürüm, peysaj bitkilerinin dikimi, arpa ekimi.

Mart
Valencia portakalı hasadı, yeşil gübreleme, kışlık soğan dikimi, yazlık sebze tohumlarının fidelenmesi, kurutmak için papatya toplanması, kuzu otlatma, limon hasadı.

Nisan
Sebze ekilecek tarla sürümü, gübreleme, tarhların sebzelere göre ayırımı, fidelikten tarlaya yazlık sebze fidelerinin dikimi (şaşırma yapılması), bazı ağaçların aşılanması, bakla bezelye ve enginar toplama, çilek çapalama, enginar, bezelye ve bakla konservesi yapımı.

Mayıs
Ağaç ve sebzeleri sulamaya başlama, arıkların açılması, çapalama, sebzelere gübre şerbeti verilmesi, gelincik şurubu yapımı, erik ve kapari toplama, kapari salamurası yapımı.

Haziran
Tarladaki yabani otlarla mücadele, çapalama, yazlık sebzede erken olanların hasadı, koyun kırkma, tatlı sorgun ekimi, erkenci şeftali hasadı, çilek hasadı, kapari toplama ve salamura yapımı.

Temmuz
Yazlık sebze hasadı, sulama, yabani otlarla mücadele, erişte yapımı, bulgur yapımı, çlek reçeli yapımı, mısır ekimi.

Ağustos
Kışlık tohumların fideliğe ekilmesi, her hafta yazlık sebze ve meyve ağacı sulama, yazlık sebze hasatı, erişte yapımı, sebze ve meyve kurutma, salça yapımı, sebze konserveleri yapımı, mısır inciri toplama ve marmelat yapımı.

Eylül
Kışlık sebzeler ( lahana, pırasa, fiğ, bakla vs..) için tarla sürümü, kışlık sebzelerin ekimi, tarhana yapımı, salça yapımı, turşu yapımı, sebze konserveleri yapımı.

Ekim
Nar hasadı, Nar şarabı yapımı, tarladaki yazlık sebze yerlerinin sürülmesi, yabani ot mücadelesi, zeytin toplama, zeytin sıkılması, zeytinyağı yapımı, sofralık zeytin hazırlanması, bağbozumu, üzüm şarabı yapımı

Kasım
Gübreleme, ayva toplama, ayva şarabı ve reçeli yapımı, tarla sürümü, sabun yapımı.

Aralık
Gübreleme, ayva toplama, ayva şarabı ve reçeli yapımı, tarla sürümü.


bebeem bi bak bakalim pastoral vadi ekolojik yasam ciftligi
ciftlik takvimi de ne de güzel söylemeymis degil mi a dostlar:) ben diyorum ki gidip isleri bi ögrenmek lazim. sonra da alternatif yasam kosullari ustunde dusunmek ve bis ekilde icraata gecmek lazim.

18.04.2009

irrasyonel çağrışımlar,eski dostlar eski dostlar


dostum sesin soluun çıkmıo acep ne oldu.ama sınav dönemi falan herhalde.margo kankam geldi mi. bisiklet yarışları başladı da bitiyor. gözlerim hep margonun böreklerini arıyor(ehuehuehuehe) yavrum kuklanın her şeyi bitti lakin elbisesi belimi büktü resmen.ahaa..yazın habercisi balkon sefalatrının vazgeçilmezi, akorodeoncumuz geldi şuan:) oha koca adam olmuş küçücük veletti yahu.
oha adam evlenmiş yanında karısıyla bebek arabası var. yani şimdi evlenmiş diyerekten ben tabi toplumsal bi baskının dili olmak da istemem bittabi efenim. birlikte yaşıyor da olabilirler. ya da böle söyleyince de... aman neyse ayrı evlerde de yaşama ikhtimali olan bir çift olmuşlar sanırım. eahh neyse bebeem öle işte resmen dört mevsimi yaşadığımız bir yılın daha sonuna gelmekte ve başladığımız yerden pek de farklı bi yerde olmadığımızı görmekteyiz.akordeoncu bile evrim geçirmiş.mitoz bölünmüş.niye bileyse. eveett serbest çağrışımla irrasyonel saçmalamalarımızdan biriymiş ama bu yahu. zaten şuan açık pencereden ağaçların kokusuyla birlikte güneş gözüme gözüme girmekte ekranda insaniyet namına hiç bir şey görememkteyim. son bir haberi,m ise 3 yıldan sonra ikinci defa mssf ye gittim dün akşam. vallahi dün gibi geldi ya. o koca gümüş rengi bilyelerle oynayan beyazlar içindeki beyaz saçlı daş teyzeyle amcayı görünce aklımız çıkmıştı hatırlıyo musun:) doğunun bitirme oyununa gittik.Brecht'in Schweyk'i . bayaa iyiydi kerata.çok bi sevindim. diodum bu çocuk mahvedecek kendini amma velakin azbuçuk o ittirmiş az buçuk şans(biliosundur belki bölümü bi sene kısalmış:) bi kaç olmamış ufak tefek şeyle beraber. ben diorum ki bu çocuk olacak.hem de bayaa iyi olucak. neyse işte oyunculardan bi kaçı da bayaa iyiydi. bi de böle komik dou enstantaneleri vardı. misal hitler daha da gelmem rusyaya dedi. ki bu oyunun içinde öyle cuk oturmuştu ki bayağı komedi tadı hiç mi hiç vermiodu. aman neyse işte.
bi de, hayat bigisi:o toplarla oynanan oyunun adi bocce ymis hatta "Bocce, Bowling ve Dart Federasyonu" bie varmis türkiyede.

15.04.2009

özgürlük günleri(genel)

ankaraya döndüm haller yine ayni haller. kuklaya devam, ünalin dersine devam. sen napion bebeem? bi de buralardan haberler vereyim, duymussundur belki odtüde özgürlük günleri diye bi etkinlikler silsilesi var. gecenlerde jandarma olaylari oldu ya onlara binaen. bayaa ilginc. fizik cimlerinde, grup ütopya die bi grup bayaa amfili mamfili bi konser verdi gecen onu dinledik. iyilerdi bayaa. bangir bangir kurtce sarkilar. bi de kurtce turkce karisik bi jazz parcalari vardi. bayaa ilgincti. fizik cimlerinde yine seminerler, kurtce dersleri... yapi tolulugu fizik cimlerinin hemen dibine bi duvar orduler.baski duvari diye.kac günlerdir yikilmadi. böle jandarma ogrenci catismasi komedisi falan yapmislar ben izleyemedim. ama bayaa iyiymis. baris günlerinden daha ortalikta hersey. ve daha cok hani eski zamanlarin festivalleri panayirlari gibi bi hava. otoriteyle dalga gecen ve bi yandan da aslinda tirstirmasi gereken. zekice bi komedi eylemi.bunalr güze seyler.

12.04.2009

ulan! kafanı sevdiim!

oyle güzel yazmışsın ki odul olarak sana bu linki gönderiyordum:
http://www.ahsapcerceve.com/
(hala adam gibi link veremiyordum bir de)

evde oturan ölür sözü benim için geçerliliğini korurken,
güneşi gördüğüm her an iyiyim. kolay diil değişmek, yine görüyorum bunu.
okula adapte olamadım bu dönem, yine bu dünyada yerim neresi sorunsallarına takılıyorum evde oturdukca.
annemin arkadaşı astrolojik bitakım açıklamalarda bulundu, beni hiç görmeden/bilmeden:
"bişeylerle uğraşması gerekiyor, enerji biriktikçe bi yere yöneltmedikce kendini didikliyor."

bak onu iyi didin, dedim ben de.
evdeki nesra'dan kaçmalı bi dönem.
hayalimdeki alternatif yaşam tarzı varya hani, onu denemeden rahata ermiycem galiba.
uzun uzun yazmıyorum, anladın hemen, biliyorum.
bu konudaki fikrini de merak ediyorum.

9.04.2009

izmir kafası+anne kafası=tam bi bebek kafası

heryer yemyeşil,her bi köşeden yol kenarından yemyeşil otlar bitmiş. "bu sene iyi yağmur oldu tabi". bir de sabah denize bakınca anlıyoruz ki "hava bugün biraz serincene olucak". babamın diktiği zeytin ağaçları "dolu dolu tomurcuklu tomurcuklular, iki bidon zeytin yaptık bu sene çok güzel oldu". "cok kızıyorum bu kemeraltı esnafına artık". ver anne bi falına bakayım."ay çocukcağız fincanları bekliyor ama".kızlarağası hanının avlusundaki "çınar kaç yıllık acaba"..... sessizlik, yumuşacık rüzgar, sarı turuncuya çalan bi ışık, yavaş hareket eden insanlar, gülümseyen sakin sesler.....ohbe..... huzur

5.04.2009

pazar/bahar kafası.


kuklanın ayaklarını ve belaltını secebiliyorum! fakat daha ziyadesiyle fotoğraftaki bazı ayrıntılar beni eski günlerime götürdü: nivea nemlendirici krem, kalem kutusu, turuncu fosforlu kalem ve c vitamini. ve tabiiki üzerinde nice insan suretleri bulunduran - özellikle felsefeciler- masanın ta kendisi.
ağaçlar hakkaten hep 2 nisanda mı cicek acarmış? küresel ısınmayı fln da dinlemezlermiymiş? oha ne mükemmel. ama kesin biraz sıkıntıya da giriyolardır, henüz 2 nisanı getirememiş bazı ağaçlara da rastlıyorum buralarda.
margo icin burda olmaman kötü oldu. daha da kötüsü, film festivali varya burda, güzel animasyon uzun filmler vardı, hangilerine götürürüm seni, onları bile işaretlemiştim. (yoksa izmirden sonra buraya gel mi demeye çalışıyor bu.) neyse artık, başka zamanaymış :P
perşembeden bu yana neler yaptım, hemen bağlıyorum:
cuma günü arınbeyler adapazarına gittiler. gece 10'da dersten çıktım, sınıftan bazı kişiler birinin evinde geceye devam ediceklerdi, evi de yakındı evsahibesinin, takıldm peşlerine. pek güzeldi ev, dubleks. şaraplar alınmış, kenarlarına peçeteler bağlandı, peynirler kesildi, çerezler güzel tabaklarda servis edildi. bi sure orada sosyalleşmeye çalışıp, sonra sınıftaki en yakın arkadaşım olan "genç sivil" hayriyi kaptığım gibi eve döndüm. milk'i izledik sonra 4bucuğa kadar siyaset tartşıp uyuya kaldık. "genç siviller" atitudunu biraz problemli buluyorum, bunlar üzerine tartıştık da tartıştık. en son bebek kafası olduk, şöyle bi tavuk suyuna çorba hikayesi anlatıp kapattı geceyi:
deniz kıyısında bi adam, dalgalar yüzünden kıyıya vurmuş denizyıldızlarını denize geri atmaktaymış. başka bir adam yanına yanaşıp, tüm sahili kaplamış deniz yıldızlarını gösterip; "niye uğraşıyosun ki, hepsini kurtarman mümkün değil, hiç bişe değiştiremezsin." demiş. diğer adam bir deniz yıldızını eline alıp, denize fırlatmış, ve:
"bak, onun için ne çok şey değişti." demiş.
gecenin 5inde umut verici ve güzel gelmişti. mutlu bir şekilde uykuya daldım.
cumartesi günü, erkenden nisimasa toplantısı vardı, ardından pilatese gittim, deliler gibi terledim, sonra eve geldim sunum hazırlamam lazım diye, ama evde yalnız olma sıkıntısı baş gösterdi, hiçbişey yapmadan oturup durdum. saçmasapan geçti cmt günü. çok iyi hissediyorum, bisürü şeyi aştığmı hissediyorum, ama evde yalnızken bişey yapamama/konsantre olamama devam ediyomuş, e yavaş yavaş tabi.
bugün serkanla "pazar gezileri" rituelimizi devam ettirmek üzere, 11bucukta taksimde buluştuk. karaköyde börek-çay kahvaltısı edip, karşıya, kadıköye geçtik. başladık yürümeye. kadıköy-moda-modasahili-kalamış-fenerbahçe-caddebostan hattını yürüdük. pek güzel yerler. çok yaşanası, tam sayfiye yeri. toplam 3 saat fln yürüdük.(bacak kaslarım geri dönüyoruz dercesine ağrıyorlar şu an) sonra caddebostan sahile oturduk. caddebostan sahil baya güzel biyer, deniz cok sakindi, insanlar yürüyüş yapıp, bisiklete biniyor, piknikler yapıyorlardı. arın da adapazarından oraya geldi, biz de bira içip, küçük çaplı bi piknik yapıp, çimlerde yattık. çok güzeldi. tatil günüydü tam. sonra da eve döndük. bi güzel uyumuşum. şimdi uyandım, sunum hazırladım birazcık. ahanda burdayım şimdi. benden de i love bahar kafası.
burası da moda sahili işte:

bahar kafası



ha bir de yavrucm. buralara da tabi bahar geldi. bizim evin arka tarafında küçük bi kulübe var. dört mevsim fotoğraflarından bahar olanı ekliyorum. böle baktıkça ne biliim sanki orda bi haydi yaşıyormuşçasına sevinmekteyim. bir de ikinci foto da kulübenin az ötesinde bahar hazırlıkları yapan haydinin dedesi. lakin o amcayı gördüğümdeki asıl hissiyatım; ilkokul iki hayat bilgisi kitabındaki evin önüne yanaşmış kömür kamyonu, bahar temizliğini aksatılamaz bir görev bilinciyle yapan ev ahalisi bir de belki sana anlatmış olduum olağan bi ilkokul salaklığım.(hatırlatma:hani bi gün derste dalıp gitmiştim her zamanki gibi ve hoca bana seslenmişti ben de soruyu moruyu duymadan ayağa kalkıp tahtada yazılı gördüğüm ilk şeyi okumaya başladım zira kendileri kış sebzeleri falan gibi bişeydi,ayakta kereviiiz karnıbahar domatees bibeer patlıcan diyorum hocanın şaşkın bakışları arasında. sonra hoca çocuum otursana diyo şok geçirmiş kadıncaız, bu sefer oturduğum yerden devam ediyorum. ıspanak pırasa vs. :) tabi sonuçta ortada soru falan yok dalıp gitmişim dersi dinle diyor kadıncaız,böle de bi anım var paylaşmak istedim:) neyse işte ikinci fotodaki amcayı görünce tüm bunlar zincirleme anı tamlaması şeklinde geldi güzel de oldu. bir de çernişevski nin nasıl yapmalı? diye bir adet kitabı, asıl adı ne yapmalı? ama sansür vs. ad değiştirilmek zorunda kalınmış türkçe tercüme de bi süre sonra. on numara şahane yani çok acaip şeyler anlatmıyo ya da süper bi dili yok(gerçi çeviri kitapta bunu ne kadar anlayabilirsin zaar) ama çok da süper bi yandan. yani çok kafa adam, komik, çemkiriyo bi yandan, bi kadın karakteri var dostoyevskinin manyak adamlarına benziyo:) öle yaşasaymış ne güzel bi arkadaş olurmuş dediim dostoyevskiye çernişevskiyi de ekleyip on numara bi kombo oluşturmak istemekteyim bi de yanlarına sartre geldi miydi. daha ne olsun.hıı bi de nasıl yapmalı daki deli teyze gelsin, time and space şenlensin:) hadin öperim gıdıdan. bu arada 2 nisan ağaçların çiçek açma günüymüş. vallahi o gün içinde hepsi pıtladı. çok ilginç şeyler bunlar.I love bahar kafası.

kukla kıpısı


dostum ben o tarihlerde izmirde olacağım malesef, ve uzun zamandır özlediğim aile sadetini yaşayacağım kısa bir süre için.yarın yola çıkıyorum. margo kankama çok selamlarımı ilet. yeni gelişmeleri de bizzat merak ettiğimi de..bu arada yazmadığıma bakıp da ulan bu yine mi yalan etti kukla işini diye düşünmemen için icraatın içinden bir fotoyla geliyorum. lakin süprizli bölümler ve en son gelişmeler yok bu fotoda, belki dikkatli bakarsan ve iyi bir çocuk olursan onları sen de görebilirsin:) son olarak bir kaç bağlantı noktası ve kıyafet dikimi kaldı.onu da nasıl yapıcam hiç bilmiyorum. ama sonuçta bilmeye bilmeye sallaya sallaya bu noktalara geldikten sonra gelecek için de çok ümitsiz diilim açıkçası.bi de hegel in "görüngü bilimi" nin şahane çevirmeninden güzide bi kelime daha duydum dün akşam;kıpı :)

2.04.2009

margo 9unda geliyor.
10unda bulusuoruz. sen de olmalısın!

bi de bugün pilatese gittim. cok güzel lan. nisantasi sosyetesinin arasında cemcüklügümle beğeni topladım. artis bi mekan, ama devam edeceim.
bu ay pilates, dier ay heralde yogaya gecerim gibi.

ol-ley be!

aramıza döndüün icin cok sevincliyiz teyzenle. ben de bugün blogumuzu tekrar hareketlendirelim temalı bişey yazmayı düşünmekteydim. Bıraktın mı kursu? hmm. bence ztn alcaını almışsındır, ama bi sertifika fln veriyolar mıydı acaba, hani cv için, sadece onu düşünüorum. Ayrıca kukla konusunda çok heycanlandım. acele vidyo bekliyorum.
Burdan ufak icraat haberlerine geçeyim: bahar geldi ya, gerçekten bu sefer dünya başkabiyer oldu sanki. herşey deişmiş gibi geliyo. hava geç kararıyo, deişik kokmaya başladı. acaip mutluyum. gelişmeleri maddeler halinde yazmak istiyorum:
a. istanbul film festivali başlıyo burda, konuk ağırlama guruhuna katıldım. sadece bi yönetmeni havaalanından alıp oteline bırakmak bi de bunun geri dönüşünü yaparak, tüm filmleri beleşe izleyeceğim. anlıycaın, istanbulun nimetlerinden faydalanmaya başladım. koskocaman bi festival.
b. arın işe başlıyo! bi tane organizasyon şirketinde, tanıdık sayılır. hemi de bir milyar kazancak! bugün öğrendik!
c. minyatürcü amcaya gittim bugün, her pazartesi 11de gideceğim, akşama kadar orda resim yapacaim :)
d. yarın pilatese başlıyorum. daha doorusu bi bakcam. bana göre diilse aslında yoga merkezi orası, hemen yogaya gecicem. artık beyim para kazanıyo. bana bi yoga ısmarlar heralde.
e. dandik bilgisayardan kurtuldum. annem bilgisayar aldı. kücük ve sevimli bişey. cok seviyorum kendisini. tezimi yazcam ulan bu bilgisayarda :)
f. bugün eminönüne gittik, karakaplumbağası alalım diye. caminin avlusunda simit yiyip muhabbet ederek başlayan gün, hayalimizin suya düşmesiyle sonuçlandı. meersem karakaplumbaası satışı yasakmış. daha doğrusu çiflikte yetişenler satılıyo da doğadan toplamak yasak. cezası varmış. her sorduğumuz adam bize sivil polismişiz ya da radikal çevrecilermişiz (ağızlarından laf alıp şikayet etcekmişiz) gibi davrandı. bulamadık karakaplumbağası. ama bissuru cicekci var acaip ucuz. tohum alacağım ordan bi suru, kucuk balkonumuza ekeceim. bi de cilek alcam bi tane, 202/5'in hatrına.
Anlıycaın buralara geldi bahar. dışarlarda dolanmaya başladık.gelsen ya vaktin olduunda. hatta 10unda margoyla yemek yiycez sanırm biz, o geliyo ya, o döneme gelsen efsane olur. 202/5 reunion.
bu arada santralistanbul'da (kampüsüm o benim) mükemmel bi sergi var. büyükler için lunapark gibi. "haritasız" adında. derridanın bişeylerinden beslenmiş, olay sergilenen şeylerin hepsinin izleyiciyle tamamlanması. yanı eserin çerçevesi sensin. mükemmel şeyler var. hepsi algılarınla oynuyo. ağustos'a kadar sürüyomuş gerçi ama bi an önce gel derim. cünkü istanbul modernde de baska bir sahane sergi var ismi "gölgeye övgü" bu 6mayıs'ta bitiyor.

nimet avcılığı yapıyorum burada. bi de fotoraf çekme gazındaym sanki birazcık. bi tane analogumsu makina vardı, ona ilk param olduğunda siyah beyaz film alıp, az çok bişeyler okuyup fotoraf cekeceğim biyerlere gidip. biyerler de böyle "genişlik" olcak, landscape. nesranın minimal kafaları.
gezi planlarım aynen devam. bu pazar serkanla yine cıkacaız biyerlere. belki adalarda bisiklete binmek olabilr, ya da belki de başka bişey. arın da gelir.

daha çok yazasım var, ama saat 1.24. uyku saatim çoktan geçti, ekranı bulanık görmeye başladım. sana hayatta küsmem. ama hergün sacmalasak bile bişeyler yazalım derim. topaç teyze durgunluğa gelemez bilirsin. hareketlidir.

1.04.2009

emine beder erkin korayin eski ciktigiymis

yavrum depresif ve resentment dolu cikisim nedeniyle sorry baby dedikten sonra, bir kac haberle gelirim. emine beder kafasina devam. gecen gün bizim koca kafali kamil var ya,esatin kardesi.yillar sonra telefonlerimiza cevap verdi ve aksam yemege geldi.(ki kendisi yolun karsisinda oturmakta.neyse efenim bir saat icinde müthis bi hizla ve senkronize el ve ayak hareketleriyle cagatayla mükellef bir sofra hazirladik.resmen elimizle corbayi karistirirken bi yandan ayagimizla marullari dogruyoduk.menümüz inanilmaz,cunku bilirsin ki bir krpotkal(yabancilastirma efekti:) mutfakta 40 tosbaa gücündedir.menü:corba, peynirli kekikli patates püresi, yogurtlu ispanak, tavuklu salata(aslinda ben tavuktan vazgecmistim lakin israrlara dayanamadim) ve marine edilmis biftek. tabi son mahsul biraz vejeteryan camiaya ihanet gibi olsa da napalim artik. bilirsin kamil etcil bir hayvandir. neyse yavrucum, sonrasi biraz snobsal acilimlar, tabi 100.yilin köpekleriyle nereye kadar snob:) a4 e gittik eskisi gibi lakin dostum bi an bi baktim sole disardan elimizde sarap kadehleri emrah da saksafon calmakta,olum 100yila bluesu ilk erkin koray getirmis:) neyse kamil mamil eski gunler derken bana bir güc bir kuvvet geldi. sonucunu yazinin sonunda bildiricem.simdi gelelim ilkin animasyon kursunu biraktim. hoca haftada bigun desen dersine gelmem konusunda ikna ettikten sora güzel bahar havasinda yeni cicek acmis agaclarin altinda huzurlu bir aksam birasiyla bayaa bi dusundum, sonra pek de dusuncek bisey oamdigini anladim,yeniden aranizdayim.yani bilogumuz ve senin.ikinci olaraktan bitmeden haber vermek istemiyordum lakin dayanamiycam, bi kac gündür ugrastigim kuklayi bitirmek üzereyim.bitince burdan gösteririm teyzesi hatta belki kisa bir videosunu bile koyarim, kim bilir. benden bu kadar darling küsme bana ,mesgul de olsan yaz iki satir.