10.05.2009

güneşli pazarlar!

dostum günlerdir oturacaım yanıbaşına topaç teyzenin, bi kısmet olmadı.
şahane günler geçiriyorum, maşşallah ve nazar değmesinler korusun.
ankaradan döndüğümden beri üzerimize mutluluk tohumları serpilmiş gibi. senin için de öyle olduğunu umud ediyorum.
şöyle ki:
salı günü, hıdrellez kutladık ahırkapı'da. ateşler yakıldı, davullar, zurnalar, inanılmaz bir kalabalık. herkes kurtlarını dökmekte. çok eğlendik. gerçek bir festivaldi. her türlü insan, çoğu çingene kıyafetleri giymiş artisliğine, acaip bir barış ve mutluluk havası.
bu arada salı günü psikiyatriste gittim, ilginçtir ki bir önceki topaç teyze başlığımız olan prozac yazdı, ben de dedim ki yok bende var bundan almıyım. kesinlikle kullanmayı düşünmüyorum. "peah" hatta :)
çarşamba günü, büyük bir hevesle ve değerini anlayarak psikologa gittim, güzel güzel sohbetler ettik, birşeyleri değiştirdiğimi farkettim yeniden.
perşembe günü, ecnebi bi arkadaşımız var burada, pilatese yazılmak istiyomuş, ben de dedim benim yogaya gittiğim yerde pilates de var, şahane, seni de götüriyim. ("arkadaşını getiren kazanıyor" kampanyası var orda, çok çakalım yani aslında) onunla pilatese girdik, sonra benim yoga çıkışı rütin yürüyüşümü gerçekleştirdik, maçka parkında teleferiğe bindik, çocuklar gibi şendi. ondan sonra derslerime girip eve döndüm.
cuma günü, arınla güzel bir bahcede simitli kahvaltıdan sonra, muratla buluştuk, cihangirde başka bir güzel bahçede oturduktan sonra, cihangir sokaklarına daldık, dolandık. sonra ben ayrılıp doktora gittim- regl olamadığımdan kelli, kadın doğum- türlü testlerin ardından (daha bişey belli değil: "önce sana bi adet gördürelim") murat'ın ney atölyesine gittim. murat'ın ustasının bahcesinde dünyanın en güzel güvercinleri var, bembeyazlar, paçalılar, alacalılar. onlarla oynadık. hepsinin isimleri var: "bak bu asuman, bu da kocası aslan, 3 aydır çocukları olmuyo, ben sülümandan şüpeleniyorum, asumanın gönlünün çalmış olabilir". sonra murat ney çaldı, usta kanun.
sonra taksime gittik, arını aldık, güzel bir yemek ardından tünelde birer içki, ve sonra ev.
cumartesi günü, önce evi temizledik, arının ana-babası geliyor korkusuyla - sonra gelmediler-. sonra ben yogaya gittim. ardından çıktım, beşiktaşa yürüdüm sakince.
bi tane meditasyon durumu vardı anlatmış mıydım? (bir mail geldi bana, 6 haftalık bir budist meditasyon kursu, indirim için bana mail atın yazıyordu, ben de mail atmıştım, öğrenciyim elimden her iş gelir baabında, adam da tmm çay fln yaparsın ücretsiz gel dediydi) işte bu adamın kursuna gittim. adam her haliyle tam bir budist. ne eksik, ne fazla. ne dünyayı kurtaracağız- uzaylı olacağız tribinde, ne de manyakca cümleler kuruyor. cok basit, samimi ve doğal. türkçesi pek iyi değil, ama kıbrıs türküymüş esasında, londra'da doğanlardan.
benden başka insanlar vardı kursa katılan, ama herkesin bir işi çıktı, kimse gelmedi. 2miz sohbet edip meditasyon yaptık. çok güzeldi. bazen zorladı, bazen konsantrasyonumu kaybettim vs
ama biyandan da gerçekten "dinlendiğimi" hissettim. haftaya arın da gelicek heralde, adam o da bedavadan gelebilir dedi.
sonra arınla buluştuk. evde yemek yapalım diye küçük bir alışveriş yaptıktan sonra, "etsiz çiğ köfte" yazan bir tükkana girip, dürüm çiğ köfteyle karnımızı doyurduk. hehe.
ve bugün:
evden çıktık, karaköyde kahvaltı ettik. ardından galata köprüsünde altımızdan geçen gemilere el sallayarak eminönüne yürüdük. tam da topaç teyzenin yapacağı şekilde ("bi fide daha ver, 15 olsun") pazarlık yaparak çiçekler aldık evimize:
bi tane salon bitkisi tabir edilebilcek (altta fotoğrafını gördüğün) cinsten bir bitki, bir tane fesleğen, bir tane nane, bir tane çilek, 2 tane küçük ve beyaz saksı çiçeği aldık.
sonra otobüse atlayıp eve döndük.
çiçeklerimizi saksıya diktik, kaktüslere bakım yaptık, sonra hepsini özenle ön balkonumuza yerleştirdik. balkonu birazcık da süsledik. (keçeden bir tarafı gülenyüz bir tarafı da barış işareti olan bişey yaptım, astık. güleryüz genelde bize dönük duruyor, barış da sokağa.) altta balkonumuzun yeni halinin çok kötü bir fotoğrafını görmektesin. (fotoraf makinamız bozulduğu için webcamle çektim fotoğrafları.)

sonra mükemmel bir yemek yapıp yedik, adını da "3 renkli biberli, soya kıymalı, soya soslu çin usulu pirinç makarnası" koyduk. biraz uzun bir isim olduğunu farkettik. malesef fotoğrafı yok, bilgisayarla çekmeyi denedim, olmamış.
şimdi de gün tüm sakinliğiyle devam etmekte.
aa bir de webcamin programının manyakca özellikleri var, katıla katıla gülesin diye bir örnek koyuyorum buraya:
güneşli pazarlar bebeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder