5.03.2009

tembellik hakkı, tembellik haklı.


Dostum, hastasıym ben de bu ders sonrası ruh hallerinin. ben de ferhatın dersinden çıktıktan soora aynı şeyi hissediyorum. ulan diyorum hergün sabah akşam birer doz böyle bi ders alsam, heralde huzura ererim.
Sonra yavaş yavaş unutuyoruz ama sanki. yine de ne güzel şey ulan okumak :)
Ben bugün o ankara'da nefretle anlattığım günlerden birini geçirdm. İtalya durumu varya, vize işleri var bisuru, biraz onlarla uuraşırm, biraz ev işi yaparım (mutfaktaki oluşumlar hepimizi ele geçirmek üzereydi, ve sıra da bendeydi. ayrıca yerde teksas filmlerinde otobanlarda uçuşan otlar misali toz topakları uçuşmakta.)
diye kalktm. vize için telefon etmemle dünya başıma yıkıldı, bugün tüm evrakları eksiksiz getirirseniz 10mart'a randevu günü veririz, yok yarın getirirseniz 12 mart'a. (12 martta arınların konseri var oysaki) bisure bgn götürebilrmiyim lan acaba diye evde volta attm baktım soora olcak gibi diil ama yine de bugün halletmem gereken işler var vs, bi göt attm. akşam 7bucua kadar. derse de gidemedm doal olarak. 7bucukta bulasığa giriştim, 9.15'e kadar. sonra bi posta daha göt atma. işte burdaym. bilgisayar başında bazı işler halletmedim diil tabii, ama o kadar sadece. sevmediim ruh hali. ama biyandan da kötümser bakmamalıym dedim. baya içime işlemiş bu tembellik olayı. arada geliveriyo. durduramıyoruz.
hemen toparlanma vakti. bi de yarın sabah 8bucuktan itibaren koşturmak zorundayım.
neyse, i love koşturmak.
bu konuyu geçip daha gerilere bakalım:
kitap aldık ideefixe'den gecenlerde. dostum cok ucuz. bi bak. ben bi daha hayatta kitapcıdan kitap almam. kitapcıda gezme keyfimi yapar, koklarım kitapları, sonra gizlice not defterime not eder, evde siparişimi ederm. 5 kitap aldık, hepsi de ayrıntı vs, 40milyon. kargo parasını düş, 36. iyi di mi? bi de evi kitap okuma evi haline getirdim geçenlerde bi sabah gaza gelip, arkalardan uzatmalar döşeyip koltukların iki yanına da okuma ışıkları. maksat okuma alışkanlığımızı geri kazanmak :)
dün sabah dünyanın en güzel sabahıydı bu arada: arınla akaylarda kaldıydık. 12gibi evden çıktık kahvaltı edelim diye, nerde etsek nerde etsek derken maçka parkına gidiverdik (fotorafı yukarda ama tabii boktan bi fotoraf) birer sandvic aldık cay icip kahvaltı ettik acaip güzeldi hava. güneş vardı mayıştıran cinsten. soora da taksime giderken, arınla akay dedi şurda teleferik var ona bin, teleferiğe bindirdiler beni. böyle çocuklar gibi şendim. soora taksime yürüdüm o güzel havada. tam taksime gittim, servis ordaydı (normalde bin saat bekliyosun) aynı sırıtan suratla servise bindim. soora servisten indim, böyle montumu cıkardım bi sigara yaktım, kampüste binaya dooru yürüdüm, herkes dışarlardaydı, bi de böyle ftvciler film cekiyo fln, çimlere vcdciler bişeyler koymuş sanat misali fln. aynı sırıtan suratla binaya girerken hayri adlı arkadaşımla karşılaştım, beni görür görmez: ne sırıtıyon lan dedi. euhuaehuahe. akaylardan çıktıım 12'den derse girdiim saat 3'e kadar durmadan sırıtmışım meer.
bahar etkisi :)
ankaraya gelemeyebilrm. ama gelirsem çok mutlu olacaim seni göreceim icin bebeym.
iyiyiz!
ayrıca bahar gerçekten gelmeye başladı!

not: "say yes to life" mottosunu topacteyze literatürüne katmış bulunuyoruz. bi de sanki farkında olmadıım halde say yes durumdan böyle italya'ya gidiyomuşum gibi geldi. ne güzel lan :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder